Bisiklet turlarimin finansmani icin sanatsal olan fotograflarimin telif haklarini satisa cikarmaya karar verdim. Ilgilenen olursa sayfanin ozel mesaj butonundan veya baymineral@gmail.com adresinden satin almak istedikleri fotograflarin linkleri ve fiyat teklifleriyle birlikte bana ulasabilirler. - Baki Berk Kayalar

22 Ocak 2009 Perşembe

İzmit-Akmeşe-Karasu-Kandıra-Ağva-Şile-Haydarpaşa Turu - 17-20.01.2009

Feyman geçenlerde dedi: "Hadi Berk tura çıkalım." Bende kabul etmezmiyim. Bir kaç güne kadar rota belirleme dahil tüm hazırlıkları yaptık. Aslında Beypazarı-Ayaş üzerinden Ankara' ya gitmeyi planlıyorduk ama aile baskısı yüzünden daha yakın bir rotayı tercih ettik. Ankara turu, baharda yapmayı planladığım ultramaraton denememe kaldı.

Neyse işte, hazırlandık ettik.. Her zaman olduğu gibi fotoğraflarla anlatsam daha iyi olacak sanki.

Feymanla apartmanın garajında buluştuk. Mekan içinde son hazırlıklar. Saat 12.00 suları.

Bu fotoğrafların ardından çarşıya gidip kahvaltı ettik, çeşitli malzemeler aldık, falandır filandır, 2 buçuk saat çarşıda oyalandık. :S





Peynir v.s. için bir markete uğradık.



Kahvaltı yaptığımız yer.



Trafiği daha az diye, Karasu' ya giderken Akmeşe yolu olan Eski Adapazarı yolunu kullandık. Hava İzmit' te yağmurluyken, Akmeşe yolunda kar yağıyordu. Akmeşe merkeze giden yolun ayrıldığı noktada bulunan kahvehaneye uğrayıp tost yedik. Çayımızı içtik. Ordaki yavru köpecikler bizimle pek ilgilendi. Bu fotoğraftaki arkadaşın canı, sol ön ayağına yanlışlıkla basmam neticesinde epeyce yandı. Çok ayak altında dolaşıyorlardı ve bize rahat vermiyorlardı. Köpekleri uzaktan sevmeyi tercih eder, köpek kokusundan ve salyasından nefret ederim. Ama şirinliklerini severim.



Feyman, köpecikleri seviyor.



Bizimkiler dinleniyor.



Adapazarı-Kazımpaşa beldesi civarlarında.




Adapazarı' ndan Karasu yoluna girdikten bir kaç kilometre sonra, saatime bakmaya çalışırken yol kenarındaki keskin bir çukura giriş yaptım. Bisiklette büyük bir gürültü koptu. Tabi benim ödüm de koptu. Gece gece lastik patlatmak istemiyordum. Neticede sorun olmadı.

Adapazarı' na 15 km. kadar mesafede, Ferizli ilçesi öncesindeki bir benzincide duruş veriyoruz. Yolun düzlüğü ve uçsuz bucaksız uzanması bizi hayli sıkmıştı. Orada çalışan kardeşlerimizle sıkı bir muhabbet kurduk. Oraya vardığımızda Scotty' nin ne kadar çamurlandığını göstermek için onu görüntüledim. Sıcaklık 3 derece, hafif yağış ve gece.. Muhteşem üçlü.





Adapazarı-Karasu yolunun tek çıkışı Ferizli' de. Duble yol, Ferizli' ye tırmanıyor. Rampanın tepesindeki bir fırında ekmek alma molası veriyoruz. Ben yarım, dilimlenmiş ekmek aldım. Sonra fırıncılar bize kendi firmalarının çıkartmasını verip bisiklete yapıştırmalarını rica ettiler. Feyman, reklamı bisiklete yerleştirdi. İki dakika sonra fırıncı, elinde koca bir Trabzon ekmeği ile çıkageldi ve bize hediye etti. Gecenin ilk meleği idi.



Bisiklete aldığımız reklam.



Sponsorluk hediyesi.



Amacımız ilk gün Karasu' ya varmaktı ama bir hayli yorgun düştük ve düz yolun ve trafiksizliğin etkisiyle uykumuz gelmeye başladı. Yolun sağ tarafında TİGEM (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) sahasının girşini gördük ve oraya sığındık. Gece 00.00 oldu. Kilometre saatim 100.78 kmyi gösteriyordu. Karasu' ya 10 km kadar kalmıştı. Kalacak bir yer rica ettik. Bize bir kaç yüz metre ileride sağda bir yer tarif ettiler ama halimizin olmadığını anlayınca, hemen oracıkta bir yer veriverdiler. Kimliklerimizi alıp çadır kuracak uygun bir yer gösterdiler. Bizde zemini balçık çamur ve çimenden oluşan alana çadırı kuruverdik. Çadırın içinde yüzler gülüyor. Günün olumsuz gelişmesi, çadırı kurduğumuz sırada kask aynamın kırıldığını fark etmem oldu.



Geceyi fazla üşümeden geçirdik. Biraz ıslaklık vardı ama fazla rahatsız etmedi. Sabah kalkarken sıkıntı yaşadık. Etraf donuyordu. Gidon termometrem -1.5' u göstermişti. Muhtemelen -2 yada -3ü de görmüştür.




Feyman, donan çadırdan çıkmaya çalışıyor. O soğukta titrememek mümkün değil. Çadırda geçirdiğim en soğuk iki geceden biriydi.



Selem donmuş. Tur boyunca pedli tayt kullanmamış olmama rağmen turun tamamında en ufak bir popo ağrısı bile çekmedim. Sportourerları kesinlikle tavsiye ederim. Biraz pahalı ama verilen paraya deyiyor. Pedli tayt bende malum bölge kaşıntısı yaptığından kullanmayı sevmiyorum.



Kadro buzlanmış.



Çadırımızla birlikte kış güneşi.



Scotty, 2. güne hazır.



Feyman hazırlanıyor.



TİGEM girişindeki kulübenin yanında köpecikler var. Feyman, sıcaklığını ihmal etmiyor.



Bu kardeşimiz, ileride bizlere daha iyi saldırmak için dişlerini keskinleştiriyor.




Scotty' e ilgilerini esirgemediler. Bisikletimi koruyorlar. Şirin bekçiler.






Karasu yakınlarında kısa bir çıkış.



Karasu girişindeki kavşakta. Buzlanma tabelası ilgimizi çekiyor. İlerleyen metrelerde buzlanmış su birikintilerinden zevkle geçiyorum.






Karasu merkeze girdik. Bir süpermarketten yolluğumuzu aldık. Ardından bir börekçiyi ziyaret ederek kahvaltımızı ettik. Ardından kentin çıkışındaki tabelada duruş veriverdik.









Sakarya Nehri' nin Karadeniz ile buluştuğu noktadan görüntüler.











Yolda güzel bir bulut manzarası.



Yaklaşık 10 km. sonra mola.






Yol bizi iniş ve çıkışlarla Kaynarca' ya götürdü. Yolun bu kesiminin en ilginç anısı, bize sataşan köpeklere "gidin yoksa ısıracağım sizi" dememden sonra kuyruklarını bacaklarının arasına alıp sessizce yanımızdan uzaklaşmaları oldu.

Kaynarca' da iki tabak salata, tatlı ve nohutlu pilav yedik. Zaten halim kalmamıştı. Beni diriltmeye yetti. Kaynarca' dan çıkışta hava kararmıştı bile. Gece sürüşü ağzımı sulandırdı. Yolun ilk kısmı biraz rampa çıkışıydı ama geneli inişti ve rahattı. Seyir zevki güzel, virajlı bir yol.

Kandıra' nın Kaynarca tarafından girişi. Bu fotoğraf çekildikten bir kaç dakika sonra çingene çocuklarından oluşan kalabalık bir grup önümüzü kesti ve para istediler bagajlarımıza asıldılar. Güç bela onlardan kurtulduk.



Kandıra merkezde çay ve yemek molası verdikten sonra yola devam etmeden önce.



Kandıra' da su ve maden suyu takviyesi yaptığımız büfenin önünde 1896 tarihli demiryolu rayına rastladım. Demiryolu geçmeyen Kandıra' da tarihi bir rayla karşılaşmış olmak bana büyük bir sevinç verdi. Kocaeli' de gördüğüm en eski ray.





Kandıra' da ziyaret ettiğimiz bir tuvaletçi bize Akçaova' dan sonra domuz tehlikesi olacağından söz etti. Yolda köpek tacizlerinden daha büyük bir risk teşkil ediyordu. Bu riske rağmen Kandıra' dan yola çıktık ve iki km. kadar sonra bir evin yakınında köpek senfonileri nedeniyle duruş yaptık. İzmit' e bile dönmeyi düşündük. Karar vermeye çalıştık. İkimizinde hali pek kalmamıştı ve zifiri karanlıkta yola devam edip etmememenin hesaplarını yapıyorduk. Bu sırada senfoni yapan köpeciklerden biri yanımıza kadar geldi ve kendini sevdirmeye çalıştı. Yola devam etme kararı aldık ve iki km. kadar sonra ilk benzinciye kendimizi atıverdik. Benzincinin bürosundaki ortam sıcak olduğundan uykumuzu getiriverdi ve yola devam edemez hale geldik. Benzinci abimiz bize işçilerin kaldığı, ısıtmasız bir odayı tahsis etti. Bizde tulumları açarak geceyi o soğuk odada rahatça geçirdik. İkinci günün hesabı 79 km. tuttu.



Feyman' ın, Hediyeli Köyü çıkışında arka lastiği patlayınca 1 saat kadar süreyle duruş yapmış olduk. Ardından Akçaova yakınlarındaki adsız bir geçitten geçtik. Manzara nefisti ve yol kenarlarında kar birikintileri vardı.





Akçaova' da salata yedik ve yola fazla zaman kaybetmeden devam ettik. Bir kaç km. sonra Feyman' ın arka tekerleği sorun çıkarınca uzunca bir duruşumuz daha oldu. Ağva' ya varmadan önce tur nedeniyle akan burnum aşırı temizlenmeye dayanamayarak bir kaç kez kanadı. Ağva' ya ulaştıktan sonra bir bisikletçiye giriverdik. Feyman' ın bisikleti bakım gördü ve bisikletçi abimiz hiç bir ücret almadan sorunlu olan arka lastiğe başka bir dış lastik taktı. Oradan sonra kısa bir internet molası verdik. Balık ekmek yedikten, çayımızı içtikten ve erzak aldıktan sonra yola devam ettik. Feyman, kısa zamanda Şile' ye ulaşıp otobüsle İstanbul üzerinden İzmit' e dönmeyi planlıyordu. O isterde ben basmazmıyım. Fakat yanlış güzergah konusunda ısrar edince otobüsü kaçırıverdi. Teke üzerinden giden Şile yolu daha uzun ama daha az rampalıymış. Biz orayı tercih etseydik daha kısa sürede Şile' ye varırmışız. Fakat biz sahilden giden yolu seçtik. Bu yolda bir kaç tane, duvar gibi çıkış vardı. Manzara müthişti ama çıkışlar bacakların ömrünü kısaltacak cinstendi. Bisikletleri 20 kilo ekstra ağırlıkla bu rampalardan çıkarmak bizi hayli yıprattı. Yoldaki çıkışların dikliği kadar, inişlerin dikliği de bir hayli fazlaydı. Yola dökülmüş tuzlar hızla inen araçlar için tehlike oluşturuyordu. Özellikle virajlarda çok tırstım. Bu güzergahın yaklaşık olarak yarısı İstanbul için döşenen devasa su borularının inşaatı nedeniyle etrafta dolanan kamyonlar nedeniyle bir hayli bozuktu. Bu engebeli yolun yaklaşık yarısını zifiri karanlıkta iyi bir ortalama süratle geçtik. Şile' ye 19.40 gibi giriş yaptık. Otobüslerin kalktığı yerde Feyman uygun otobüsü kaçırmış olmanın üzüntüsünü yaşarken, ertesi gün İstanbul' a yanlız gitmeyecek olan ben, gizliden sevinç çığlıkları atıyordum :) Bu noktada biri kız, biri erkek, iki kardeşimiz bizimle yakından ilgilendiler ve tatlı bir sohbet yapmamıza sebep oldular ve bize su getirdiler. 3. gün 71 km. yaptık.



Yola çıkmadan önce gece geçireceğimiz yerlerde kalabileceğimiz pansiyonların listesini hazırlamıştım. Bunlar arasında Şile Belediye Meydanı' nda bulunan Emek Pansiyon da vardı. Bizde ilk tercih olarak oraya gittik. Kişi başı, sobalı odalarda 25 lira tutuyordu. Feyman üstün pazarlık yeteneği ile 15 liraya indirtti. Ama odada soba olmayacaktı, bununla birlikte bisikletler bize daha yakın olacaktı. Soba yoktu ama bize dörder tane battaniye verdiler. Son iki geceyi sıfır derece civarında geçirmiş birileri olarak, odanın 10 derece civarındaki sıcaklığı bizi pek üşütmeyecekti. Eşyaları bisikletlerden ayırdık ve onları odanın önündeki bahçe korkuluklarına bağladım. Ardından yürüyerek çarşıya çıktık ve bir lokantada çorba içtik. Odaya çekilmeden evvel pansiyonun mini lobisinde çay içip odaya çekildik. Ben duşun olduğu yere gidip oradaki büyük kovaya buz gibi su doldurdum ve ayaklarımı dinlendirdim. Yatmadan önce yaptığım bacak masajı ile diz altım epey rahatladı. Feyman, gecenin yarısında soğuk bir duş alarak sınırlarını zorladı.

Bizimkiler dinleniyor.



Odamız.



İçimizi ısıtan sabah güneşine nazır Ben.



Şile deniz feneri.



Feyman beni görüntüledi.



Şile sahilinden görüntüler.









Şile çıkışı.




Şile' den çıktıktan sonra tırmandığımız ilk rampanın tepesinden görüntüler.




İlerleyen kilometrelerde ufak bir mola.



Bu mola yerinin manzarası güzeldi.



Başka bir mola.



Bizi bir süre takip eden sevimli dostumuz.



Karşı tarafta bize çıkışta kök söktüren rampanın inişi. İnişte de rüzgâr karşıdan gelince 51.8 km/h üzerini göremedim. Burası Ömerli kasabası. Fotoğrafı çektiğim rampada aşırı yoğun bir kamyon trafiği vardı. İzmit çevresinde bu kadar yoğun kamyon trafiği görmemiştim. Buraya kesinlikle demiryolu hattı getirilmesi lazım.



Bu rampanın başında Feyman' ın zinciri koptu. Rampayı taban ve yardım sever bir kamyoncu sayesinde tamamladı. Bir süre kararsızlık yaşadıktan sonra Feymanla anlaştım ve yola devam ettim. Feyman, rampayı pedalsız olarak inip, Alemdağ beldesinde bisikletçiye zinciri yaptırdıktan sonra zincirin ikinci kez kopacağı Yeni Sahra semtine kadar gelecekti. Oradan da otobüsle İzmit' e dönecekti.

Bende karanlığa mümkün olduğunca az yakalanmaya çalışıyordum. Nefis gün batımı manzaralarını fotoğraflamaya vakit yoktu. 19.47 de kalkan 11620 numaralı Adapazarı Ekspresi' ne yetişmek istiyordum.

Feyman' dan ayrıldıktan sonraki inişten önce tırmanmaya devam ettiğimiz tepecikte biraz fazla kasmış olmalıyım ki "acaba bu yolu tek başıma istediğim saatte aşabilirmiyim" dedim ama başlamıştım bir kere. Alemdağ civarından geçerken kasmaya çalıştım, çünkü o bölge bana pek tekin gelmemişti. Karanlığa mümkün olduğunca az yakalanmaya çalıştım. 30 la filan giderken bana 10 km/h gibi geliyordu. Günün yavaşlık acısını, neredeyse 30 ortalama ile çıkarttım. Bir yerde battı çıktı vardı. Oraya girdim ve içeride öyle bir hızlı gittim ki o hız beni battı çıktının öbür tarafından çıkardı. Bir iki yerde cılız köpek tacizleri oldu. Yol tabelarına göre hareket ederken katılım ve ayrılma noktalarının ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha anladım. Bir yerde cidden çok korktum. İki şeritli bir ayrım vardı ve araçlar yığım yığım, geliyorlardı ve düz devam edemiyordum. Bende riski göze alarak bir otobüsün 30 metre kadar önünden geçmeye karar verdim. O sırada da önümün tam dibinden bir araba hızla geçince tırs tırs ettim. Çevre yollarında dönüp duruyordum. Çoğu yer iniş olduğundan yardıra yardıra emniyet şeritlerini yiyordum. Girişinde otoyol işareti olan bir çevre yolunda emniyet şeridinde yol kenarında dikilen bir polisin dibinden 48 le geçtim. Bana garip bir bakış attı. Trafiğin içinde kaybolup gittim resmen. Minibüs caddesine çıkınca ohhhh dedim ve trafiği karıştırdım. Kilometreleri de saydığım oldu. Yaklaşık 1.5 saatte geldim. Kadıköy sahilinde bir kaç "BİLO" kask flaşörlerime "kafan yanıyor" şeklinde bir tepki verdiler.

Feyman' dan ayrıldıktan sonra çoğu iniş olan, bilmediğim yollardan oluşan yaklaşık 30 km.lik mesafeyi alaca karanlık ve karanlık ortamda 1 saat 20 dakika kadar sürede almış olmam güzel oldu. Haydarpaşa' ya tam 18.00' de girdim. 7 dakika daha hızlı olsaydım bir önceki trene yetişecektim.

Çevre yolu olayı tam bir kabustu. Cidden korkunç.

Haydarpaşa girişindeki 150. yıl takının altından geçerken finish çizgisinden geçiyormuş edam vardı. Gidonu bırakıp yihuuu yapmaya çalıştım. Sonra gittim ödül olarak 2.5 litrelik portakallı gazoz aldım. Oradan da makinistlerin odasına geçtim. Bisikleti de içeri sokup, 1 saat kadar muhabbet ettim makinistlerle. Portakallı gazozu makinist dostlarımla paylaştım. Kondüktörün bisiklet için 2 lira alması bir güzellik oldu. Trende bisiklette bulunan, yiyecek namına herşeyi bitirdim.

Haydarpaşa makinist depoda. Scotty dinlenirken ben makinist dostlarımla hasret gideriyorum. Trenleri bir kaç gündür görmemiştim. Şehir hayatı bana garip geldi. Hemen her gün gördüğüm TVS-2000 vagonlar bana trensiz dört günün ardından çok değişik göründü.



Trene binmeden önce.



Trende.



Eve dönüş.




Turdaki maksimum hızım. İstanbul' da çevre yollarının birinde yaptım.



Turda yapılan toplam kilometre. Bu son gün 79 km. yapmışım. Scotty bu turla beraber, alındığı 24 Kasım 2007' den beri 7750.66 km. ye ulaştı.



329.67 kmnin getirdiği çamur, toz, yağ karışımının arka tekerlek üzerindeki görüntüsü.



Yol boyunca onlarca kişi bize turistmiş gibi baktı. Sayısız kez köpek tacizi yaşadık. Türk misafirperverliğini halkımız en iyi şekilde gösterdi. Bize yardımcı olan herkese çok teşekkürler..

5 yorum:

  1. Sevgili Baki Berk,
    Turunuzu kıskanmadım desem yalan. Umarım (daha kısa mesafeli) bir turunuza beni de kabul edersiniz.
    Fatih Mika

    YanıtlaSil
  2. Fatih Bey merhaba..

    Kapımız herkese açık. Tabiki katılabilirsiniz. Memnun olurum. ;)

    Teşekkürler ederim.

    YanıtlaSil
  3. Merhaba Berk,
    Çok güzel bir gezi olmuş. Ayaklarınıza sağlık. Gece yolculuklarını pek sevmesemde sen bunu çok iyi icra ediyorsun.

    Birgün oralarda pedallamak dileği ile...

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. Serkan Abiciğim değerli katkın için teşekkürler ederim.

    YanıtlaSil
  5. Size imrenmemek mümkün değil.
    Sizleri tebrik ediyorum.
    Kandıradan Mehmet Bacacı
    www.kandiragazetesi.com

    YanıtlaSil

Bu blog sayfasındaki tüm yazılı ve görsel materyallerin (sponsor ve kardeş site bağlantı logo ve yazıları ile gazete küpürleri hariç) telif hakları Bâki Berk Kayalar' a aittir. Kullanmak istediğiniz görsel ve yazılı materyal için baymineral@gmail.com adresinden Bâki Berk Kayalar' a ulaşabilirsiniz.

Saygılarımla.