Tekrar merhabalar.
Cremona' ya 2013 yazı başında Avrupa Gönüllü Hizmeti' ne gittiğimden beri, depresyonla mücadele ediyorum. Türkiye' ye 2014 yazı sonunda temelli döndükten sonra bu süreç günlük hayatımı iyice etkiler bir hale geldi. Cremona' dan Türkiye' ye büyük bir Avrupa turu yaparak dönmeme ve paylaşacak zilyonla anı biriktirmeme rağmen içimden o turu yazacak güç gelmedi. Bir ara gelir gibi oldu ama sonra nefesim kesildi. Devamını getiremedim ve bloğuma 2 senedir değil bir şeyler yazmak, giresim bile gelmedi. Sadece Facebook sayfama tek tük paylaşımlarda bulundum. İlaç yazmaktan başka bir şey bilmeyen doktorlara güvenmediğimden depresyonumla mücadelemde kendi başımın çaresine bakmaya başladım. Bir doktor bana önceden denediğim bir antidepresanı yazınca "tanıdık ilaç olduğundan" onu bir süre denedim ama yan etkileri çan eğrisi çizip, eğrinin öteki ucu beni yine depresif etkilere sokunca hem o tür doktorlara gitmemeye yemin ettim, hem de antidepresan kullanmamaya. O ilacı kafama göre bırakıp bir kaç gün sonra (Şubat/2015 başında) kedi sahiplendim ve bir orta yol buldum. Mart/2015 sonunda yeniden Türkiye turu yapmaya kalkıştım ama depresyonun etkileri, yol koşulları, mevsime göre sert soğuklar ve Kütahya' nın bir köyünde yaşadığım hırsızlık sorunu sebebiyle en kısa yoldan geri döndüm. Sonrasında zaten bisiklet sürmeyi yaklaşık 1.5 sene bırakmış oldum. O aralar ehliyet alma aşamalarındaydım. 2015 Haziran' ında otomobil ve motorsiklet ehliyetlerini alarak ehliyet alma sıkıntısından kurtuldum. O yazı araba hevesimi gidererek harcadım. Geçen sene bu zamanlarda Workaway.info sitesine üye olarak yurtiçi gönüllülüklerine başladım. İlk olarak Çerkezköy yakınlarındaki hayaletli bir inek çiftliğinde 3 hafta geçirdim. Ondan sonra 2015 Aralık'ında Burdur-Lisinia projesine aktım. Orada aralıklarla Mart 2016' ya kadar kaldım. Mart ayında 10 gün kadar Antalya' daki Flora Akdeniz Bahçesi' nde gönüllülük yaptım ve Haziran ayına kadar İzmit' te kaldım. Haziran-Temmuz aylarında 5 haftalığına İztuzu Plajı' ndaki DEKAMER bünyesinde deniz kaplumbağaları için gönüllülük yaparak muhteşem bir deneyim edindim. Oradan sonra tekrar Lisinia projesine geçerek aralıklarla Eylül ayına kadar kaldım ve Kocaeli bölgesine döndüm. Gönüllülük projelerime giderken arabayla seyahat ettim. Son 2 senedir evde manda gibi yatmaktansa başka türlü deneyimler yaşamaya çalıştım. Daha çok insan tanıdım. Hayvanları insanlardan daha çok sevdim v.s.
Bu süreçte bana e-posta yoluyla ulaşmaya çalışan pek çok bisiklet dostu oldu. Geç de olsa onlara mutlaka yanıt yazacağım.
Kendimi tanıdıkça depresyonu bende tetikleyen noktaları tespit ettim ve son bir gayretle o noktaları kapatmaya karar verdim. Üzerine bir tür kapatıcı sürdüm. O noktaların üstü zamanla kalıcı olarak kapanacaktır. İşin aslı gelecek planları yapmakta bir sakınca yok. Ancak boş düşüncelere kapılmamam ve beni dinleyen kaliteli insanlarla beraber yoğun bir hayat temposu yaşamam gerekiyor.
Aykırı kişiliğimin (mütevazi olmamak gerekirse) son derece nadir bileşenler taşıdığını anladım ve tanıdığım, güvendiğim eski bir doktoruma onaylattım. Toplumun içinde bir şey yapmasam da bir türlü anlaşılamamamın, sorunlar yaşamamın nedeninin nadir bir karmaşık kişilik kombinasyonuna sahip olmama bağlı olduğunu, sıkıntılı ve genetik olarak değiştirilemez olduğunu kabullendim ve ona göre bir hareket tarzı uygulamaya başladım.
Normalde insanlar yaşadıkları sıkıntıları dışa dürüstçe vurmaktansa içlerinde yaşamayı ve dışarıya mutlu görünmeyi tercih ediyorlar. En azından ben öyle gözlemledim. Özel konularımla alakalı bu uzun giriş yazım çoğunuz için pek bir şey ifade etmese de insan psikolojisi hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler için oldukça ilgi çekici olacaktır.
Her neyse.. Konuya dönelim. Arabayla seyahat etmenin son derece masraflı olması can sıkıcı.
2014 yılında neredeyse 11000 kilometre pedal çevirmişliğim varken 2015 yılında bir kaç yüz kilometreden fazla olamadı. Rezalet. :) Bana Kerpe' deki Adapazarılı zengin bir komşumuz "sen araba kullanmaya başladıktan sonra bir daha bisiklete dönmezsin" dedi. Aksini iddia etsem de "hadi hadi" gibisinden tepki verdi. Son yaklaşık 1.5 senede sıklıkla uzun yollarda araba kullandım. Fakat asla bisikletin verdiği tadı alamadım. Virajlı rampalı yollar hariç tabi ki. :) Ben araba kullanırken de bisikletçiyim. Asla bir otomobil sürücüsü değilim, olamam. Neticede araba kullanmanın benim için stres verici olduğunu anladım. Yolda kalma olasılığı var, aşırı benzin ve servis masrafları var. Karlı ve buzlu yollarda bin bir türlü 3.5 atma var. Şehir içi trafiğinde dar alanda kısa paslaşma stresi var. Her yola girememek var. Bisikletin yolda kalma ihtimali sorun çıkaracak yedek parçalar taşındığı müddetçe yok denecek kadar az. Karlı, buzlu koşullarda bisiklet kullanmak, araba kullanmaktan çok daha güvenli. Yakıt derdi yok. Dar, çamurlu ve bozuk her türlü orman yolunda üstüne yok. Neticede bisikletten değil, arabadan hevesimi aldım. Ama bir yandan otomobil kullanıcılarının gözünden de trafiği yaşamış oldum. Yine gerektiğinde araba kullanacak olsam da aranıza, bisiklet camiasına geri döndüm. Yahu araba tamam kolaylık. Günümüzde gereklilik. Ancak her yola girmiyor be. Bozuk yola giriyorsun altı vuracak mı vurmayacak mı diye stres oluyorsun. Büyük engelleri arabayla aşamadığın için ya geri dönüyorsun, ya da yola yürüyerek devam ediyorsun. İstediğin yerden dönüş yapamıyorsun. Çamura, kara, kuma saplandı mı hapı yuttun. Ciddi bir arıza çıktı mı yine hapı yuttun. Lastik patladı mı uğraş dur. Arabayı gerektiğinde sırtına alamıyorsun. Bisikletin gözünü seveyim.
Bisiklete geri dönme konusunda ilk adımları atmak benim depresyonumu yenmem bakımından çok büyük bir kilometre taşıydı. Öncelikle Instagram hesabı açarak bisiklet turlarıma ait eski fotoğraflarımı ekleyerek kendimi ön bir hazırlığa tabi tutup kendimi gaza getirdim. Zemini hazırladım. Sonra depresyona bağlı basit alınganlıklar sebebiyle iletişimi kestiğim çeşitli kişilerle tekrar barışmaya başladım. Bunlardan birisi Bisikletliler Derneği Kocaeli Temsilcisi olan Şehnaz Hanımdı. Onlarla beraber ani bir kararla pazar turuna katılınca ikinci bisiklet dönemim başlamış oldu. Umarım devamı uzun ve kısa turlarla gelecek. Otomobil kullanımıyla aramda gereğinden fazla bir samimiyet, bisikletle olan samimiyetim kadar olmayacak. Buna söz veriyorum.
Her neyse. 30 Ekim 2016 Pazar günü için Arslanbey üzerinden Yuvacık Barajı' na gitmeyi planladık. Yola üç kişi çıktık. Şehnaz Hanım, Ben ve Tekin Bey' le beraber. Yolda gönüllülük süreçlerimden tanıdığım Raw Food (Çiğ Yemek) uzmanı Şef Mehmet Ak' ın Arslanbey'ın yukarısındaki okuluna uğrayıp baraja öyle akacaktık. Ancak çok uzun olmayan Arslanbey rampası sıkıntı yaratınca rotayı spontane olarak değiştirip farklı bir şekle sokmamızı sağladı ve evlerimize zamanında varabildik. Rotayı iyi ki de değiştirmişiz, çünkü görece kısa olan Arslanbey rampasından inerken ön fren rotoruma bağlı olarak bisiklet frenleme esnasında çok fazla titriyordu. Etkili ve sürekli olan Camidüzü, Serindere ve Yuvacık inişlerinde sorunlu ön rotorum ciddi sıkıntılara yol açabilirdi.
Sabah resmi saatle 09.00 gibi Yahyakaptan Süleyman Demirel Kültür Merkezi' nin önünde buluştuk.
Eski demiryolu olan Yahyakaptan-Köseköy bisiklet yolu.
Sarımeşe taraflarında mahalle araları.
Rahmiye' de çay molası.
Arslanbey merkez.
Bu mevsimde halen dalında üzüm var.
Dik kesimleri olan Arslanbey rampası.
Şef Mehmet Ak' ın okuluna yaklaşırken manzaralar harika.
Şef Mehmet Ak' ın okulu ve okulunun bahçesi. İkramları için teşekkür ediyoruz.
Oraya ilk kez arabayla gitmiştim. İkinci gelişim bisikletle oldu.
Oradan fazla dalgalı olmayan kısa bir toprak (çamurlu) yoldan başka bir güzergahı kullanarak Arslanbey' e geri iniyoruz.
Arslanbey' de yemek yedikten sonra Başiskele sahiline yönelip çay molası verdikten sonra sahilden İzmit' e dönüyoruz.
O günkü kilometre toplamım 46 kilometre, en yüksek hızım 33 km/h civarı idi.
Elimden geldiğince yeni ve eski turlarımı paylaşmaya çalışacağım. Umarım devamını getirebilirim.
Mutlu günlere.
-----------------------------------------------------
Bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların telif hakları aksi belirtilmedikçe Baki Berk Kayalar' a aittir. Maddi amaç güden çalışmalarda izin almadan kullanılması telif hakları yasasına göre suçtur. Maddi amaç gütmeyen kullanımlarda ise kaynak belirtilerek yayınlanması önemle rica olunur. Aksi takdirde bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır.
Öneri ve destekleriniz için baymineral@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.
Bisiklet Turları
Beni imrenerek sessizce izlemek yerine harekete geçin. Bu dünyaya sadece okumak ve çalışmak ve evde oturmak için gelmedik. Sizin benden ne eksiğiniz var? Yola çıkın. Keşfedecek koskoca bir dünya var. E-posta adresim: baymineral@gmail.com
Sayfalar
Bisiklet turlarimin finansmani icin sanatsal olan fotograflarimin telif haklarini satisa cikarmaya karar verdim. Ilgilenen olursa sayfanin ozel mesaj butonundan veya baymineral@gmail.com adresinden satin almak istedikleri fotograflarin linkleri ve fiyat teklifleriyle birlikte bana ulasabilirler. - Baki Berk Kayalar
2 Kasım 2016 Çarşamba
5 Eylül 2014 Cuma
Avrupa Turu
Avrupa Turu - 1 (İtalya)
Bu gönderi güncellenecektir ve fotoğraf eklenmeyecektir.
16-19.06.2014
Cremona' da Avrupa Gönüllü Hizmeti yaptıktan sonra bisikletimi kalan eşyalarımı yurduma geri getirme zamanı geldi. Cremona macerasını bir kompozisyon olarak düşünüyorum. İzmit-Cremona turu giriş paragrafı, Cremona merkezi ve çevresindeki AGH süreci gelişme paragrafı, Avrupa turu şeklinde olan Cremona-İzmit turu ise sonuç paragrafı oldu.
2 Haziran 2014 tarihinde bisikletimi tura hazır olarak ofisimde çalışan kadınların birinin apartmanındaki depoların birine yerleştirdim. Ertesi gün uçakla Türkiye' ye gelip eşyalarımın bir kısmını getirdim ve Avrupa turum için gerekli Shengen vizesini alıp 16 Haziran akşamı Cremona' ya vardım. Bisikletimi teslim alır almaz tura çıkıp 13 kilometre ötedeki bir kasabanın girişinde ağaçlık bir alana kuruldum. Normalde çadır kurmayı düşünmüyordum ama etrafta uçuşan garip böcekler ve muhtemel sivrisinekler sebebiyle çadır kurmak zorunda kaldım. O akşam İtalyan güvenlik görevlileri İtalya' da bana hayatımda sınır kapıları haricinde ilk kez kimlik sordular. Bir sıkıntı çıkmadı. İşlerini yapan iyi niyetli görevlilerdi.
Ertesi gün çizgi bağlaya başlaya Verona yöresine gittim ama Verona' ya girmedim. İlk yokuşlar hafif modda. Yükümün ağırlığına alışmaya başladım. Bazen bisikleti park halindeyken devirsem de sorun çıkmadı. Brennero yoluna bağlandıktan sonra ağırlıkla bisiklet yolunu kullandım. Verona-Trento-Bolzano-Brennero yolunda anayolu kullanmanıza pek gerek bırakmayan kesintisize yakın bir bisiklet yolu var. Kısa ama keskin çıkış-inişler barındırdığından yüklü bisikletle sizi zorlayabilir. Ben o yolda dayanabildiğim kadar dayandım. Bisiklet yolu eski demiryolu güzergahını da içeriyor. Buralarda sorun yok. Ancak eski demiryolu güzergahı dışında kalan kısımları engebeler sebebiyle çok zor olduğundan bir süre sonra pes edip Trento' dan sonra anayola girdim. Bisiklet yolu güzergahında var olan yabani kiraz ağaçları pek tatlı atıştırmalıklar sunuyor.
Bolzano' da şehir merkezinde bir ağacın altında uyku tulumunda kalmaya başladım. Büyük bir kirpi benimle bakışıyordu. Bol bol fotoğraflarını çektim. Uyumaya hazırlanırken yağmur başlayınca apar topar toparlanıp yola koyuldum. Tren istasyonu bana pek uygun gelmedi. Şehrin dışında varlığını bildiğim bisiklet yolu olarak kullanılan eski demiryolu tüneline gittim. Gece yarısıydı. Tünele giden bisiklet yolu oldukça karanlık olduğu için ışıklarıma rağmen biraz korktum. Tünelin içinde ışıklar yanıyordu. Bol bol fotoğraf denemesi yapıp çıkışına 30-40 metre kala tulumumu serdim. Yattıktan hemen sonra ışıklar sönünce koyu bir karanlığın içinde korku dolu bir gece başladı. Yakındaki yeni demiryolu tünelinden geçen trenler bu tüneli de sallayıp durdu. Karanlıkta olmama rağmen ıslanmıyordum. Tek başıma uykusuz geçen bitmek bilmez bir geceydi. Ertesi sabah demiryolu parkurunu izleyebildiğim kadar izledim. Kısa bir çok tünelden geçtim. Zevkli yol. Anayola çıkınca rahatladım.
Alplerdeki büyük bir vadide yavaş yavaş yükseldim. Yokuşlar arada sertleşse de sorun yok. Vipiteno' dan sonra eski demiryolu güzergahına tekrar girdim fakat oldukça ıssız kesimlerden geçtiği için gündüz vakti bile ürküntü geldi. Brennero son yaklaşmasında eski demiryolu bittiği için normal yola bağlandım ve kendimi bir kilisenin otoparkında tulumda yatarken buldum. Uykuya henüz dalmışken yağmur başlayıverdi. Tulumum fazla su geçirmese de kişisel dayanma sınırlarımı zorladığım için sinir harbi ve havaya lanet okumalarım eşliğinde sırılsıklam halde toplanıp bir kaç kilometre ötedeki Brennero Geçidi'nin İtalya tarafındaki istasyonuna geçip perona kuruldum ve mışıl mışıl uyudum. Tulum bedenimin sıcaklığı sayesinde sabaha kadar kurumuştu bile.
İtalya' nın Alto Adige bölgesi resmen İtalya' ya ait olmasına rağmen kuzeyine gittikçe yoğunlaşan Avusturya etkisi var. Bolzano vilayetinde tabelalar çift dilli. Bazı kesimlerde İtalya konuşana bile rastlamak zor olabilir. Bölge coğrafi olarak çok güzel. Kışın daha da muhteşem olacaktır.
----------------------------------------------------- Bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların telif hakları aksi belirtilmedikçe Baki Berk Kayalar' a aittir. Maddi amaç güden çalışmalarda izin almadan kullanılması telif hakları yasasına göre suçtur. Maddi amaç gütmeyen kullanımlarda ise kaynak belirtilerek yayınlanması önemle rica olunur. Aksi takdirde bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Öneri ve destekleriniz için baymineral@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.
Bu gönderi güncellenecektir ve fotoğraf eklenmeyecektir.
16-19.06.2014
Cremona' da Avrupa Gönüllü Hizmeti yaptıktan sonra bisikletimi kalan eşyalarımı yurduma geri getirme zamanı geldi. Cremona macerasını bir kompozisyon olarak düşünüyorum. İzmit-Cremona turu giriş paragrafı, Cremona merkezi ve çevresindeki AGH süreci gelişme paragrafı, Avrupa turu şeklinde olan Cremona-İzmit turu ise sonuç paragrafı oldu.
2 Haziran 2014 tarihinde bisikletimi tura hazır olarak ofisimde çalışan kadınların birinin apartmanındaki depoların birine yerleştirdim. Ertesi gün uçakla Türkiye' ye gelip eşyalarımın bir kısmını getirdim ve Avrupa turum için gerekli Shengen vizesini alıp 16 Haziran akşamı Cremona' ya vardım. Bisikletimi teslim alır almaz tura çıkıp 13 kilometre ötedeki bir kasabanın girişinde ağaçlık bir alana kuruldum. Normalde çadır kurmayı düşünmüyordum ama etrafta uçuşan garip böcekler ve muhtemel sivrisinekler sebebiyle çadır kurmak zorunda kaldım. O akşam İtalyan güvenlik görevlileri İtalya' da bana hayatımda sınır kapıları haricinde ilk kez kimlik sordular. Bir sıkıntı çıkmadı. İşlerini yapan iyi niyetli görevlilerdi.
Ertesi gün çizgi bağlaya başlaya Verona yöresine gittim ama Verona' ya girmedim. İlk yokuşlar hafif modda. Yükümün ağırlığına alışmaya başladım. Bazen bisikleti park halindeyken devirsem de sorun çıkmadı. Brennero yoluna bağlandıktan sonra ağırlıkla bisiklet yolunu kullandım. Verona-Trento-Bolzano-Brennero yolunda anayolu kullanmanıza pek gerek bırakmayan kesintisize yakın bir bisiklet yolu var. Kısa ama keskin çıkış-inişler barındırdığından yüklü bisikletle sizi zorlayabilir. Ben o yolda dayanabildiğim kadar dayandım. Bisiklet yolu eski demiryolu güzergahını da içeriyor. Buralarda sorun yok. Ancak eski demiryolu güzergahı dışında kalan kısımları engebeler sebebiyle çok zor olduğundan bir süre sonra pes edip Trento' dan sonra anayola girdim. Bisiklet yolu güzergahında var olan yabani kiraz ağaçları pek tatlı atıştırmalıklar sunuyor.
Bolzano' da şehir merkezinde bir ağacın altında uyku tulumunda kalmaya başladım. Büyük bir kirpi benimle bakışıyordu. Bol bol fotoğraflarını çektim. Uyumaya hazırlanırken yağmur başlayınca apar topar toparlanıp yola koyuldum. Tren istasyonu bana pek uygun gelmedi. Şehrin dışında varlığını bildiğim bisiklet yolu olarak kullanılan eski demiryolu tüneline gittim. Gece yarısıydı. Tünele giden bisiklet yolu oldukça karanlık olduğu için ışıklarıma rağmen biraz korktum. Tünelin içinde ışıklar yanıyordu. Bol bol fotoğraf denemesi yapıp çıkışına 30-40 metre kala tulumumu serdim. Yattıktan hemen sonra ışıklar sönünce koyu bir karanlığın içinde korku dolu bir gece başladı. Yakındaki yeni demiryolu tünelinden geçen trenler bu tüneli de sallayıp durdu. Karanlıkta olmama rağmen ıslanmıyordum. Tek başıma uykusuz geçen bitmek bilmez bir geceydi. Ertesi sabah demiryolu parkurunu izleyebildiğim kadar izledim. Kısa bir çok tünelden geçtim. Zevkli yol. Anayola çıkınca rahatladım.
Alplerdeki büyük bir vadide yavaş yavaş yükseldim. Yokuşlar arada sertleşse de sorun yok. Vipiteno' dan sonra eski demiryolu güzergahına tekrar girdim fakat oldukça ıssız kesimlerden geçtiği için gündüz vakti bile ürküntü geldi. Brennero son yaklaşmasında eski demiryolu bittiği için normal yola bağlandım ve kendimi bir kilisenin otoparkında tulumda yatarken buldum. Uykuya henüz dalmışken yağmur başlayıverdi. Tulumum fazla su geçirmese de kişisel dayanma sınırlarımı zorladığım için sinir harbi ve havaya lanet okumalarım eşliğinde sırılsıklam halde toplanıp bir kaç kilometre ötedeki Brennero Geçidi'nin İtalya tarafındaki istasyonuna geçip perona kuruldum ve mışıl mışıl uyudum. Tulum bedenimin sıcaklığı sayesinde sabaha kadar kurumuştu bile.
İtalya' nın Alto Adige bölgesi resmen İtalya' ya ait olmasına rağmen kuzeyine gittikçe yoğunlaşan Avusturya etkisi var. Bolzano vilayetinde tabelalar çift dilli. Bazı kesimlerde İtalya konuşana bile rastlamak zor olabilir. Bölge coğrafi olarak çok güzel. Kışın daha da muhteşem olacaktır.
----------------------------------------------------- Bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların telif hakları aksi belirtilmedikçe Baki Berk Kayalar' a aittir. Maddi amaç güden çalışmalarda izin almadan kullanılması telif hakları yasasına göre suçtur. Maddi amaç gütmeyen kullanımlarda ise kaynak belirtilerek yayınlanması önemle rica olunur. Aksi takdirde bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Öneri ve destekleriniz için baymineral@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.
11 Mayıs 2014 Pazar
Salse di Nirano - 10.05.2014
Canım anneme ithafen.
Cremona bölgesindeki son uzun günübirlik tur rotam için bu kez Modena yakınlarındaki Salse di Nirano' yu tercih ettim. Volkanlara karşı bir ilgimin olduğu bilinen bir şey. Cremona' ya yakın aktif bir volkanizma olduğunu öğrenince burası Cremona' dan ayrılmadan önce gidilmesi gereken bir yer özelliğini kazandı.
Salse di Nirano' ya önce kamplı olarak gitmeyi planladım, ama gidemedim. Sonra Paskalya turumun son iki gününde orayı ziyaret ederim diye düşündüm ama o turun sonunda Cremona' ya o kadar yaklaşmışken tekrar uzaklaşıp yolu bir gün uzatmak bana zor geldi. Hava koşulları da kötüleşerek o turun Salse di Nirano etabını iptal etme düşüncemi destekledi. Ben de bir cumartesi tren+bisiklet+tren şeklinde gider gelirim diye plan yaptım. Piacenza' daki bir spor malzemeleri süpermarketine gitmem gerekiyordu. Modena yakınlarında o marketin bir mağazası olunca yapmayı planladığım Piacenza turuyla onu birleştirdim. Haftaya haftasonunda ofisimin beni fotoğraf çekmem için görevlendirmesi sebebiyle haftaya tur yapmayacağım.
Cremona' daki yaşantımda son bir ayın içindeyim. Biraz hüzün var. Tekrardan onca eşyayı toparlayıp yollara çıkmak insana zor geliyor. Burada sevdiğim insan olmaması, pek fazla özel anı yaşamamış olmak buradan ayrılmayı kolaylaştıracak. Haziran ayı başında bisikletimi yolda gerekecek tüm eşyalarımla ofisimde çalışan bir kadının evine emanet edip Türkiye' ye uçakla vize almaya geleceğim. Nasipse vize aldıktan sonra bir kaç aylık bir turla (bu turu Dünya turumun birinci etabı olarak görüyorum) Türkiye' ye Ekim ayı civarında geri döneceğim inşallah.
İki ayrı eşya hazırlığı devam ediyor. Bisiklete yerleştirilecek olanlar ve Türkiye' ye götürülecek olan fazlalıklar. Bu sebeple ev zaman zaman çok dağınık olabiliyor.
Neyse. Turumuza gelelim. Modena ile ilgili çizgi sorunum olmadığından trenle gitmem prensiplerime uygun. Cremona-Modena arasındaki tek gidişte yaklaşık 120 kilometrelik düz yollar bitmek bilmeyecekti.
Sabah Cremona İstasyonu.
Bugün bindiğim ilk tren. Cremona-Fidenza arası. Çok fazla eşyam olmadığından yüksek tabanlı bu trene çıkmak çok zor olmadı.
Teknoloji bu kadar gelişmişken vagonları niye alçak tabanlı yapmazlar anlamıyorum.
Castelvetro Piacentino İstasyonu çok hoşuma gidiyor. Oldukça mistik.
Gündoğumu süper.
Trenim tam zamanında geldi. İstasyon içindeki hemzemin geçitten dikkatlice geçip 2 dakikaya kadar gelen Modena-Bologna trenine tam zamanında yetiştim.
Trenler zamanında geldiğinden Modena' ya erken vardım. Modena İstasyonu' ndaki bisiklet park alanı. Parma İstasyonu' nda da katlı bisiklet parkı var.
Bisikletçilere özel geçiş düğmesi konmuş.
Spor malzemeleri satan mağazanın açılış saatinden yaklaşık 1 saat 10 dakika önce varınca mağazanın girişinde dinlendim. Hayaller kurdum. İçerideki işim de 1 saat civarı sürdü.
Mağazadan sonra yanımdan geçen bir arabada seyahat eden bir kaç genç tam yanımdan geçtikleri anda bana hep beraber bağırıp korkutmaya çalıştılar. Türkiye yollarında yetiştiğim için korkutma girişimleri işe yaramadı. Keşki korkmuş gibi yapsaydım, hevesleri kaçmıştır. Gelirken bip diye kornaya basmasalardı belki korkardım.
Salse di Nirano' ya gidiş ve dönüş rotalarım farklı. En kısa yollardan oraya ulaşıyorum.
Bu güzel gülleri sevgili annem için çektim. Anne olan herkes de bu güzellikleri sahiplenebilir. :)
Minik bir istasyon.
Minik bir mola. Acelem yok.
Sabahleyin trende giderken beyazlamış tarlalar görmüştüm. Kırağı sandıydım. Sabah sıcaklık 15 derece civarındaydı. Şehir içi ve dışı arasında 6-7 derecelik farklar olabiliyor ama o kadar fark bana garip geldi. Bu görüntüleri fark edince kırağı sandığım şeyin kavak tohumlarının etrafı beyazlatması olduğunu anladım.
Salse di Nirano' nun ilk tabelası.
Salse di Nirano yoluna girmem gereken ilerideki köprü yeniden yapılıyormuş. Bir kaç kilometrelik yol uzatmasıyla öteki tarafa geçiyorum. Tatlı bir aksaklık.
Öteki taraftaki yol da pek güzelmiş.
Gelecekte yapmayı plandığım çiftlik evim için ilginç ve doğal, kolayca yapılabilecek her türlü yapı örneğini fotoğraflıyorum.
Salse di Nirano girişinde emekli bir ağaç sergileniyor.
Bu yol çok güzel.
Salse di Nirano çamur volkanıdır. Gerçek volkan değildir. Gerçek volkanların aksine su, gaz (genelde metan) ve çamur püskürtür. Ülkemizde çamur volkanlarının varlığa ait doğru dürüst veriye ulaşmamış olsam da çamur banyosu adıyla bilinen yerlerin çamur volkanları olabileceğini düşünüyorum. Araştırmak gerek.
Salse di Nirano' dan çeşitli manzaralar. Konilerin olduğu yerlere giriş yasak. Bu sebeple onlara yaklaşıp fokurdaşmaları fotoğraflayamadım.
Bu fotoğrafı yeni sekmede açıp daha büyük görebilir ve çamur volkanları hakkında biraz bilgi sahibi olabilirsiniz.
Çamur volkanında ne olabilir? Tabiki bol bol çamur. En büyük koniden kaynaklanan çamur akıntısına biraz bulanıyoruz.
Bu noktada karnımı doyuruyorum. Kuş sesleri, içimi ve dışımı ısıtan Güneş harika. Sıcaklık 30 dereceye yakın. Hakikaten yakıyor. Ortam kalabalık değil. Geçen bir kişi sıcaktan bayağı etkilenmiş olmalı ki cıbıl cıbıl bir moda geçmiş.
Gelecekteki evimin olacağı arazinin yakınlarında umarım doğal bir çamur yatağı olur. Bu sayede bu çamur çeşitli doğal yapı üretimlerinde kullanılabilir. Dereye akan bu çamur otlarla karıştırılıp kalıplara alınırsa harika bina malzemesi olabilir.
Bu orkide türünü bir yerlerden hatırladım.
Buranın birde göleti var.
Diğerlerinin biraz uzağında takılan bir diğer koni.
Buralarda da zaman zaman çamur çıkışı oluyor belli ki. Hemen korumaya almışlar. Bu saha Emilia Romagna bölgesinin ilk tabiat parkıymış sanırım.
Küçük bir çamur çıkışı. Pırtlıyor. :)
Salse di Nirano ile birlikteliğim sona eriyor. Azerbaycan çamur volkanlarıyla meşhur. Çamur volkanları konusunda inceleme yapmak isteyenlerin Azerbaycan' a yoğunlaşmalarını öneririm.
Salse di Nirano' dan sonraki iniş çok güzel ve zevkliydi.
Modena şehir merkezi.
Ben geliş ve gidişte perondaki hemzemin geçidi kullansam da bisikletçiler için başka bir geçiş yeri varmış. Başka sefere.
Binmen gereken tren 14.56' daydı ve listemde öncesinde başka bir tren yazmıyordu. Bu tren aniden istasyona gelince ilk başta bir şaşkınlık yaşadım. Sonra trene balıklama daldım. Bu tren Vivaldo adındaki yeni nesil çift katlı trenlerden. Binmeyi hayal ediyordum, sonunda hayalim gerçek oldu. :)
Trende 8 aylık dişi bir Pitbull, bacaklarımı yalayıp durdu. Trene giren çıkan pek çok kişiye dik dik bakarken bana bakarken ağzı kulaklarında, dili dışarıdaydı. Köpeklerle aramda gerçekten ilginç bir şeyler var. En korktuğum şehir köpeği türlerinden biri bile bana yalaşıyorsa bilmiyorum valla. Pitbull'lara ister istemez önyargıyla bakardım. Artık daha pozitif bakıyorum. İyi bir sahibesi vardı. Yanında da 8 yaşındaki "teyzesi". İyi insanların elinde her şey iyi olur.
Ben tabiki bu tehlikeli türün bana fazla yaklaşmasını ilk başta yadırgadım. Biraz korktum ama neşeli bir dost olunca ben de rahat oldum. Bana rahat davranıp başkalarına dik dik bakması bu türün neşeli olmasına rağmen dengesiz olduğunu fark etmemi sağladı.
Trenin bisiklet bölmesinde garip bir sistem uygulanmış. Bana kullanışsız göründü. Bölgedeki bisikletli yoğunluğu düşünülürse kapasitesi çok kısıtlı. Reggio Emilia' dan sonra iki bisikletli daha gelince ortalık çok sıkıştı.
Fidenza' ya güzel bir zamanda vardım. Kalan yolculuk otobüsle olacak. Fidenza-Cremona hattında bisikletle çok kez seyahat ettim. Bisikletle gitmeye kalkarsam yol bitmek bilmez.
Otobüsün kalkış saatinden çok önce varmama rağmen yanlış yerde beklediğimden son anda yetiştim. Otobüsün 15.40' taki kalkış saatinde ne otobüs vardı, ne de yolcular. Kıllanınca etrafa bakınmaya başladığım anda 150 metre kadar ötede bekleyen büyük otobüsü görünce pedala kuvvet.
Çocuğuyla gezen biri.
Meşhur köprümüz.
Otobüs eski model bir Neoplan. Bagajı gayet geniş. Ülkede bisiklet kültürü de olduğundan rahatça soktuk. İtalyanlar yolcusu az bazı tren seferlerinin yerine otobüs koyuyorlar. Pek çok kişi bu durumdan hoşlanmıyor. Gazetelerde sıklıkla "otobüs istemiyoruz" şeklinde haberler çıkıyor.
Eve biraz pislenmiş olarak mutlu ve huzurlu olarak vardım.
Olması gerektiği gibi geçen bir turdu.
Bilgiler:
64.74 kilometre mesafe.
17.75 km/h ortalama, 36.14 km/h en yüksek hız.
5.50 litre yakıt tasarrufu.
----------------------------------------------------- Bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların telif hakları aksi belirtilmedikçe Baki Berk Kayalar' a aittir. Maddi amaç güden çalışmalarda izin almadan kullanılması telif hakları yasasına göre suçtur. Maddi amaç gütmeyen kullanımlarda ise kaynak belirtilerek yayınlanması önemle rica olunur. Aksi takdirde bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Öneri ve destekleriniz için baymineral@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.
Cremona bölgesindeki son uzun günübirlik tur rotam için bu kez Modena yakınlarındaki Salse di Nirano' yu tercih ettim. Volkanlara karşı bir ilgimin olduğu bilinen bir şey. Cremona' ya yakın aktif bir volkanizma olduğunu öğrenince burası Cremona' dan ayrılmadan önce gidilmesi gereken bir yer özelliğini kazandı.
Salse di Nirano' ya önce kamplı olarak gitmeyi planladım, ama gidemedim. Sonra Paskalya turumun son iki gününde orayı ziyaret ederim diye düşündüm ama o turun sonunda Cremona' ya o kadar yaklaşmışken tekrar uzaklaşıp yolu bir gün uzatmak bana zor geldi. Hava koşulları da kötüleşerek o turun Salse di Nirano etabını iptal etme düşüncemi destekledi. Ben de bir cumartesi tren+bisiklet+tren şeklinde gider gelirim diye plan yaptım. Piacenza' daki bir spor malzemeleri süpermarketine gitmem gerekiyordu. Modena yakınlarında o marketin bir mağazası olunca yapmayı planladığım Piacenza turuyla onu birleştirdim. Haftaya haftasonunda ofisimin beni fotoğraf çekmem için görevlendirmesi sebebiyle haftaya tur yapmayacağım.
Cremona' daki yaşantımda son bir ayın içindeyim. Biraz hüzün var. Tekrardan onca eşyayı toparlayıp yollara çıkmak insana zor geliyor. Burada sevdiğim insan olmaması, pek fazla özel anı yaşamamış olmak buradan ayrılmayı kolaylaştıracak. Haziran ayı başında bisikletimi yolda gerekecek tüm eşyalarımla ofisimde çalışan bir kadının evine emanet edip Türkiye' ye uçakla vize almaya geleceğim. Nasipse vize aldıktan sonra bir kaç aylık bir turla (bu turu Dünya turumun birinci etabı olarak görüyorum) Türkiye' ye Ekim ayı civarında geri döneceğim inşallah.
İki ayrı eşya hazırlığı devam ediyor. Bisiklete yerleştirilecek olanlar ve Türkiye' ye götürülecek olan fazlalıklar. Bu sebeple ev zaman zaman çok dağınık olabiliyor.
Neyse. Turumuza gelelim. Modena ile ilgili çizgi sorunum olmadığından trenle gitmem prensiplerime uygun. Cremona-Modena arasındaki tek gidişte yaklaşık 120 kilometrelik düz yollar bitmek bilmeyecekti.
Sabah Cremona İstasyonu.
Bugün bindiğim ilk tren. Cremona-Fidenza arası. Çok fazla eşyam olmadığından yüksek tabanlı bu trene çıkmak çok zor olmadı.
Teknoloji bu kadar gelişmişken vagonları niye alçak tabanlı yapmazlar anlamıyorum.
Castelvetro Piacentino İstasyonu çok hoşuma gidiyor. Oldukça mistik.
Gündoğumu süper.
Trenim tam zamanında geldi. İstasyon içindeki hemzemin geçitten dikkatlice geçip 2 dakikaya kadar gelen Modena-Bologna trenine tam zamanında yetiştim.
Trenler zamanında geldiğinden Modena' ya erken vardım. Modena İstasyonu' ndaki bisiklet park alanı. Parma İstasyonu' nda da katlı bisiklet parkı var.
Bisikletçilere özel geçiş düğmesi konmuş.
Spor malzemeleri satan mağazanın açılış saatinden yaklaşık 1 saat 10 dakika önce varınca mağazanın girişinde dinlendim. Hayaller kurdum. İçerideki işim de 1 saat civarı sürdü.
Mağazadan sonra yanımdan geçen bir arabada seyahat eden bir kaç genç tam yanımdan geçtikleri anda bana hep beraber bağırıp korkutmaya çalıştılar. Türkiye yollarında yetiştiğim için korkutma girişimleri işe yaramadı. Keşki korkmuş gibi yapsaydım, hevesleri kaçmıştır. Gelirken bip diye kornaya basmasalardı belki korkardım.
Salse di Nirano' ya gidiş ve dönüş rotalarım farklı. En kısa yollardan oraya ulaşıyorum.
Bu güzel gülleri sevgili annem için çektim. Anne olan herkes de bu güzellikleri sahiplenebilir. :)
Minik bir istasyon.
Minik bir mola. Acelem yok.
Sabahleyin trende giderken beyazlamış tarlalar görmüştüm. Kırağı sandıydım. Sabah sıcaklık 15 derece civarındaydı. Şehir içi ve dışı arasında 6-7 derecelik farklar olabiliyor ama o kadar fark bana garip geldi. Bu görüntüleri fark edince kırağı sandığım şeyin kavak tohumlarının etrafı beyazlatması olduğunu anladım.
Salse di Nirano' nun ilk tabelası.
Salse di Nirano yoluna girmem gereken ilerideki köprü yeniden yapılıyormuş. Bir kaç kilometrelik yol uzatmasıyla öteki tarafa geçiyorum. Tatlı bir aksaklık.
Öteki taraftaki yol da pek güzelmiş.
Gelecekte yapmayı plandığım çiftlik evim için ilginç ve doğal, kolayca yapılabilecek her türlü yapı örneğini fotoğraflıyorum.
Salse di Nirano girişinde emekli bir ağaç sergileniyor.
Bu yol çok güzel.
Salse di Nirano çamur volkanıdır. Gerçek volkan değildir. Gerçek volkanların aksine su, gaz (genelde metan) ve çamur püskürtür. Ülkemizde çamur volkanlarının varlığa ait doğru dürüst veriye ulaşmamış olsam da çamur banyosu adıyla bilinen yerlerin çamur volkanları olabileceğini düşünüyorum. Araştırmak gerek.
Salse di Nirano' dan çeşitli manzaralar. Konilerin olduğu yerlere giriş yasak. Bu sebeple onlara yaklaşıp fokurdaşmaları fotoğraflayamadım.
Bu fotoğrafı yeni sekmede açıp daha büyük görebilir ve çamur volkanları hakkında biraz bilgi sahibi olabilirsiniz.
Çamur volkanında ne olabilir? Tabiki bol bol çamur. En büyük koniden kaynaklanan çamur akıntısına biraz bulanıyoruz.
Bu noktada karnımı doyuruyorum. Kuş sesleri, içimi ve dışımı ısıtan Güneş harika. Sıcaklık 30 dereceye yakın. Hakikaten yakıyor. Ortam kalabalık değil. Geçen bir kişi sıcaktan bayağı etkilenmiş olmalı ki cıbıl cıbıl bir moda geçmiş.
Gelecekteki evimin olacağı arazinin yakınlarında umarım doğal bir çamur yatağı olur. Bu sayede bu çamur çeşitli doğal yapı üretimlerinde kullanılabilir. Dereye akan bu çamur otlarla karıştırılıp kalıplara alınırsa harika bina malzemesi olabilir.
Bu orkide türünü bir yerlerden hatırladım.
Buranın birde göleti var.
Diğerlerinin biraz uzağında takılan bir diğer koni.
Buralarda da zaman zaman çamur çıkışı oluyor belli ki. Hemen korumaya almışlar. Bu saha Emilia Romagna bölgesinin ilk tabiat parkıymış sanırım.
Küçük bir çamur çıkışı. Pırtlıyor. :)
Salse di Nirano ile birlikteliğim sona eriyor. Azerbaycan çamur volkanlarıyla meşhur. Çamur volkanları konusunda inceleme yapmak isteyenlerin Azerbaycan' a yoğunlaşmalarını öneririm.
Salse di Nirano' dan sonraki iniş çok güzel ve zevkliydi.
Modena yakınlarındaki bisiklet yolu viyadüğü.
Modena şehir merkezi.
Ben geliş ve gidişte perondaki hemzemin geçidi kullansam da bisikletçiler için başka bir geçiş yeri varmış. Başka sefere.
Binmen gereken tren 14.56' daydı ve listemde öncesinde başka bir tren yazmıyordu. Bu tren aniden istasyona gelince ilk başta bir şaşkınlık yaşadım. Sonra trene balıklama daldım. Bu tren Vivaldo adındaki yeni nesil çift katlı trenlerden. Binmeyi hayal ediyordum, sonunda hayalim gerçek oldu. :)
Trende 8 aylık dişi bir Pitbull, bacaklarımı yalayıp durdu. Trene giren çıkan pek çok kişiye dik dik bakarken bana bakarken ağzı kulaklarında, dili dışarıdaydı. Köpeklerle aramda gerçekten ilginç bir şeyler var. En korktuğum şehir köpeği türlerinden biri bile bana yalaşıyorsa bilmiyorum valla. Pitbull'lara ister istemez önyargıyla bakardım. Artık daha pozitif bakıyorum. İyi bir sahibesi vardı. Yanında da 8 yaşındaki "teyzesi". İyi insanların elinde her şey iyi olur.
Ben tabiki bu tehlikeli türün bana fazla yaklaşmasını ilk başta yadırgadım. Biraz korktum ama neşeli bir dost olunca ben de rahat oldum. Bana rahat davranıp başkalarına dik dik bakması bu türün neşeli olmasına rağmen dengesiz olduğunu fark etmemi sağladı.
Trenin bisiklet bölmesinde garip bir sistem uygulanmış. Bana kullanışsız göründü. Bölgedeki bisikletli yoğunluğu düşünülürse kapasitesi çok kısıtlı. Reggio Emilia' dan sonra iki bisikletli daha gelince ortalık çok sıkıştı.
Fidenza' ya güzel bir zamanda vardım. Kalan yolculuk otobüsle olacak. Fidenza-Cremona hattında bisikletle çok kez seyahat ettim. Bisikletle gitmeye kalkarsam yol bitmek bilmez.
Otobüsün kalkış saatinden çok önce varmama rağmen yanlış yerde beklediğimden son anda yetiştim. Otobüsün 15.40' taki kalkış saatinde ne otobüs vardı, ne de yolcular. Kıllanınca etrafa bakınmaya başladığım anda 150 metre kadar ötede bekleyen büyük otobüsü görünce pedala kuvvet.
Çocuğuyla gezen biri.
Meşhur köprümüz.
Otobüs eski model bir Neoplan. Bagajı gayet geniş. Ülkede bisiklet kültürü de olduğundan rahatça soktuk. İtalyanlar yolcusu az bazı tren seferlerinin yerine otobüs koyuyorlar. Pek çok kişi bu durumdan hoşlanmıyor. Gazetelerde sıklıkla "otobüs istemiyoruz" şeklinde haberler çıkıyor.
Olması gerektiği gibi geçen bir turdu.
Bilgiler:
64.74 kilometre mesafe.
17.75 km/h ortalama, 36.14 km/h en yüksek hız.
5.50 litre yakıt tasarrufu.
----------------------------------------------------- Bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların telif hakları aksi belirtilmedikçe Baki Berk Kayalar' a aittir. Maddi amaç güden çalışmalarda izin almadan kullanılması telif hakları yasasına göre suçtur. Maddi amaç gütmeyen kullanımlarda ise kaynak belirtilerek yayınlanması önemle rica olunur. Aksi takdirde bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Öneri ve destekleriniz için baymineral@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bu blog sayfasındaki tüm yazılı ve görsel materyallerin (sponsor ve kardeş site bağlantı logo ve yazıları ile gazete küpürleri hariç) telif hakları Bâki Berk Kayalar' a aittir. Kullanmak istediğiniz görsel ve yazılı materyal için baymineral@gmail.com adresinden Bâki Berk Kayalar' a ulaşabilirsiniz.
Saygılarımla.
Saygılarımla.