Gece çok güzel dolunay vardı. Denizin şırıltılarıyla birlikte uyumak çok hoştu. Çadırımın üstüne atlama cesaretinde bulunan kedi de olmasaydı tam olacaktı.
Günün ilk köyü olan Kösedere' de mükemmel bir dut ziyafetiyle kahvaltımı yaptım. Sonra köy kahvelerinin birinde fırından aldığım normal kahvaltılık şeyleri yedim. Kahvede çay ikramı oldu. Köyden çıkarken bir okul servisinden bana toplu halde el sallanması moral vericiydi. Tuzla' ya bir kaç kilometre kala bir tarlada çalışanlarla organik tarım muhabbeti yaptım. Tuzla' nın girişindeki yapay yollarla oluşturulduğu söylenen ama doğal gibi görünen jeotermal alanda zevkten kendimden geçtim. Yoldan bile kaplıca suyu çıkması çok ilginçti.
Tuzla Köyü halkı bana oldukça soğuk geldiğinden üşümemek için köyden çabucak ayrıldım. Gülpınar girişindeki yokuş çok fenaydı. Gülpınar çıkışındaki rampalar da bayağı ateşliydi. Akabinde fazla baymayan iniş-çıkış döngüsü trafik yoğunluğu düşük ortamla birleşince keyifli oldu.
Bademli Köyü' nde kakaolu fındık kremalı ekmek ziyafetim oldu. Assos girişinde bayan rampalar geri döndü. Assos girişinde bana bir şeyler satmaya çalışan yapışkan teyzeden zorlukla uzaklaştım. En tepedeki tarihi kente yüklü bisikletimi inatla çıkarmaya çalışmamı esnaflar oldukça yadırgadı. Amma laf etmişlerdi varya. Ulan insanlar arabalarını götleri hariç her yere sokuyorlar, ama benim bisikletimi şehir içinde bir yere çıkarmam yadırganıyor. Ne dangozlar var.
Yapışkan Assos esnafları bana tarihi merkezde inatla bir şeyler satmaya çalışmaya devam ettiler. "Nerede kalıyorsun" sorularına "eğer buraya akşam gelseydim şu tezgahın arkasında kalmak için sizden izin isteyebilirdim" cevabını sokuşturuyordum.
Tarihi kenti çabucak dolaştıktan sonra (tarih merakım yok, Assos Tarihi Kenti' ne sadece prosedür icabı girdim), tepeden hızlıca inip kendimi Küçükkuyu yolunda buldum. Bu yol dar olmasına rağmen trafik daha yoğun ve araçlar hızlı. İtalyan bir çift motorcu İzmir yönüne doğru gidiyordu. Küçükkuyu' da sıkışmaya ve zorlukla dönmeye başlayan ve yavşayan gidonumun sorununu Yeşil Bisiklet-Gürsel Abi' den aldığım uzaktan yardım ile kolayca çözüp şehir merkezine girdim. Pazar zamanıymış. Yüklü bisikletle Küçükkuyu pazarında zorlukla ilerlerken şaşkın bakışların hedefi oldum. İhtiyaçlarımı (zeytin, ekmek v.s.) alıp bana tavsiye edilen Mıhlı Camisi' ni buldum. Camiye değil, yanındaki marketin yemyeşil bahçesine yerleştim.
81.12 klm > 1189.47 klm toplam.
13.6 km/h ortalama, 44.5 km/h en yüksek hız.
Tavaklı İskelesi sahilindeki kamp yerimde güne merhaba.
Bu kedi beni her daim rahatsız etti. Akşam yemeğime musallat oldu. Gece çadırımın üstüne atladı. Sabah oldu hâlâ peşimde.
Kösedere yolu.
Kösedere dut ziyafeti.
Tuzla yolunda organik sohbet yaptığım çiftçiler.
Geride bıraktığım manzara.
Tuzla yolu.
Yolun ortası sayılacak bu noktadan sıcak su çıkıyor.
Hemde bu yol jeotermalinin şekli kalp gibi.
Tuzla Köyü' nün soğuk kahvesi.
Gülpınar yolu.
Dünya' nın öbür ucundan gelmiş kakao çuvalları.
Gülpınar.
Gülpınar' da kahveye yanaştığım sırada İspanyol erkek arkadaşımız ile yolda tanıştığı İngiliz kız arkadaşı geçiyorlar. Beni görür görmez yanaşıyorlar. 3 senedir Dünya turundalarmış. Gerçek bir gezgin çift. Blog adresleri: http://trustinadream.blogspot.com Kim bilir şu an nerededirler.
İngiliz arkadaşımızın Burma' dan aldığı sepetler ön bagaj yerine geçmiş.
Kız arkadaşımızın bisikletindeki detaylara bittim.
İngiliz arkadaşımızın pratik termosu. Kışın giyilen atkı ve bereler yazın termos yapımında kullanılmış.
İspanyol kardeşimizin bisikleti tam bir salaşlık göstergesi. Çok hoşuma gitti.
Umarım bir gün tekrar karşılaşırız.
Eyyyyy pek sevgili karayolu müteahhitleri, işinizi ne zaman doğru yapacaksınız çok merak ediyorum. Taş çatlasın bir kaç aylık yol kaplaması trafik açısından yoğun olmayan bu yolda hemencecik neden bozuluyor????? Bunun hesabını vermek zorundasınız. Malzemeden çalıp haksız yere kazanç elde etmişsiniz. Birde işinize geldiğinde dinden imandan bahsedersiniz. Haram olsun o haksız kazançlarınız. Eğer cehennem diye bir yer varsa orada paracıklarınızın size klimalı localar sağlayacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Erta Ale volkanındaki lav gölü gibi yerlerde soğutma sistemi olmaksızın tavuk gibi kızaracaksınız. Uyuşturduğunuz halktan korkmuyorsunuz, bari Allah' tan korkun. Öteki tarafta herkes eşit olacak haberiniz olsun. Senin bu dünyada kazandığın paracıklar Ahiret' te bir halta yaramayacak.
Sanırım Bademli Köyü.
Bu da Koyunevi Köyü olmalı.
Balabanlı.
Balabanlı-Assos arası.
Karşıda Midilli.
Bu teyze bana fena yapıştı.
Yük varken bisikleti böyle bir yokuşta elle bile çıkarmak oldukça zorlu.
Dostlarımız temizlik yapıyor.
Assos Antik Kenti' nden görünümler.
Bisikletim burada bekledi. Müze Kart' la rahatça girdim. Normal giriş ücreti adam başı 8 lira imiş.
Küçükkuyu yolu.
Helena ile Kostadino belgesel çekimi için ülkemizi ziyarete gelmişler.
Küçükkuyu yoluna devam.
Küçükkuyu' da çizgi bağlama noktası.
Küçükkuyu merkez.
---
17. Gün:
Çok rahatsız bir gece geçirdim. Kamp alanım karayoluna bir kaç metre uzaklıktaydı ve trafik fazlaydı. Yol zemini düzgün olmadığından araçlar gece boyu gürültüye sebep oluyorlardı. Bu yüzden bedenen dinlendim belki ama ruhen dinlenemedim. Bu geceden sonra mecbur kalmadıkça anayolların çok yakınına kamp kurmamak gerektiğini anladım.
Altınoluk sonrasında kamyoncuların takıldığı yerde çay molası verdim. İçtiğim iki çaydan para alınmadı. Edremit' e kadar pek durmadım. Kent girişindeki soğan kaplı benzinlik ilginçti. Edremit' te kargo molası verdim. Kentten ayrılırken Hollandalı bir çift erkek turcuyla karşılaştım. Bir süre onlarla yol almaya çalıştım ama fazla hızlı gittiklerinden Burhaniye' de pes ettim. Gömeç' te balık ekmek molası verdim. Balık ekmek bana yetmeyince kasabanın çıkışındaki benzincide tıkınmaya devam ettim. Gömeç' ten sonra kaymak asfalt başladığı için Ayvalık' a kadar kalan yol daha iyi geçti. Bana iyi yolculuklar dileyen bir grup karayolu çalışanı beni mutlu etti. Sarmısaklı Kavşağı' na yaklaşırken asfalt çalışması vardı. Ben de hafif ziftli bu yolda büyük bir keyif yaşadım.
Sarmısaklı sahilinde akşamlık gıdamı ve yemeklik kolonyamı aldıktan sonra Çamlık Mesire Alanı' na gittim. Fakat hiç bir özelliği (çadıra kahvaltı, çay, akşam yemeği, elektrik v.s....) olmayan bu devlet tesisi için 1 gecelik çadır kurma parası olarak benden 20 lira istenince oradan hemen uzaklaştım. İnsanların Allah' ı para olmuş.
Akabinde Çamlık Mahallesi' nin ortasındaki çay bahçeli çamlık parktan onay aldım ve geceyi orada geçirdim.
100.01 klm > 1289.48 klm mesafe.
15.4 km/h ortalama, 33.8 km/h en yüksek hız.
Mıhlı Camisi' nin yanındaki kamp alanım. Ana yolun hemen yanında olduğu için araç gürültüsü sebebiyle verimsiz bir uyku sunacaktı.
Kamp alanımdaki bir dost.
Edremit yolu.
Soğanlı benzinci. Benzinlik sahibi tahminime göre bir borca karşılık yüklüce soğan almış. O da o kadar soğanı kurutmak için istasyonunu kullanıyor.
Edremit.
Edremit çıkışındaki Hollandalılar. Hollanda' dan İsrail' e gidiyorlardı. O ana kadar 3500 kilometre gitmişler. Zengin, kredi kartı turcularına benziyorlar.
Bu Hollandalı ekspres turcular bana acelecilikleriyle bir Türk tur bisikletçisi arkadaşımızı hatırlattı.
Burhaniye.
Gömeç yolu.
Gömeç merkez.
Norveç kökenli uskumrulardan yaptırdığım balık ekmek.
Geçmek üzere olduğum alt geçit.
Ayvalık yolu.
Ziftozik yol.
Sarmısaklı sahili.
Çamlık mevkisi.
Uçağım.
Çamlık merkezindeki kamp yerim.
Edremit' teki benzinlikten aldığım soğanlardan yaptığım salata. Oldukça gazlı bir gıda.
Kampta gece.
Bu çay bahçesi, görevliler tarafından arada sırada sivrisinek temizliğine tabi tutuluyor.
---
18. Gün:
Çay bahçesinin önünde nöbet tutan bir grup sokak köpeği gece boyunca ilginç buldukları kişilerin peşlerine takıldılar. Gece, bisikletine monte ettiği müzik sistemini bağırta bağırta geçen bisikletçinin müzik seçimini beğenmeyen dört ayaklı dostlarımız bu bisikletçiye doğru hücum edince müziğin sesi kısılıverdi. Geçen bir grup kızlı-erkekli bisiklet grubu da bu köpek grubunun hedefi oldu ve çığlıklar eşliğinde dört bir yana kaçıştılar. Bu kovalamaları yukarıdan izlerken ister istemez gülme krizlerine girdim.
Gece bol bol tıkınmıştım ayrıca. Rahat bir uyku oldu.
Sabah bu köpekler bana dik diklenmeye çalıştılar ama ben çetin cevizim. Bana sökmez. Verdiğim ekmekler onları sakinleştirdi, ama yemediler. Pek kibarlar.
Ayvalık merkezinde kahvaltı edip Cunda' ya geçtim. Cunda merkezinden prosedür icabı transit yaptıktan sonra Pateriça' ya, adanın kuzey ucuna gittim. Medeniyetten uzak, alt yapısı olmayan, yolu çok bozuk bir yöre. Elektrik, normal telefon, içme suyu, kanalizasyon yok. Bu yarımada milli park statüsünde olduğu için altyapı çalışması yapılmıyor olabilir. Geceyi Pateriça' da geçirmeyi düşünmüştüm. Oradaki kamping paralıydı, ama ücretsiz olarak herhangi bir yere çadır kurabileceğimi söylediler. Vahşi kamp kurmak için mükemmel bir yöre, ama içilecek çeşme suyu bile olmadığı için burada kamp kurmak prensiplerime aykırı. Maden Adası' nın karşısına kadar gittim. Bölge aslında sakin olmasına rağmen insanlar beni yalnız bırakmamakta pek ısrarcıydılar. Bu yüzden arzu ettiğim gibi ıssızlığın sesini alamadım. Ada merkezine su sıkıntısı içinde döndüm, ama yolda doğru dürüst çeşme yoktu. Bugün bayağı su sıkıntısı yaşadığım için bir bakıma tatsız bir gündü. Ayvalık' ta uğradığım bir süpermarketin önünde bir grup Kuzey İtalyalı ile karşılaşıp bir süre sohbet ettim. Gözüme kestirdiğim Çamlık Camii, konaklamak için uygun görünmeyince dün geceyi geçirdiğim çay bahçesine tekrar gittim. Sağ olsunlar beni yeniden ağırladılar. Köpekler bile bana karşı çok rahat davrandılar. Bol Güneşli geçen bugün sol kolumda bir Güneş yanığı oluşturdu.
52.02 klm > 1341.50 klm toplam.
11.5 km/h ortalama, 38.6 km/h en yüksek hız.
Çamlık' ta sabah.
Çamlıklı dostlardan birisi.
Çamlık sahili.
Kahvaltımın bir parçası.
Kahvaltı ederken belediye hoparlörlerinden İstiklâl Marşı okunmaya başlayınca herkes bir anda hazır duruşa geçti. Her hafta düzenli olarak okunuyormuş. İlginç.
Kahvaltı ederken dostlar hareketliydi.
Bu tatlı horozu çok sevdim.
Hoş şeyler.
Lale Adası yolu.
Lale Adası-Cunda Adası yolu.
Cunda.
Pateriça.
Ege kıyılarının oldukça sakin bir yöresine geldim, ama analarının karnından adeta arabalarıyla doğmuş olan insanlar bana bu ıssız yerde bile trafik stresi yaşatıyorlar. Dikiz aynama baktığım zaman bir kerecikte olsa arkamda dört tekerlekli metal yığını görmek istemiyorum. Yeter artık ya.
Medeniyetin temel öğelerinden bazılarının olmadığı bir yer. Elektrik-su-normal telefon yok.
Ama buralar çok güzel.
Beni bir rahat bırakın ya.
Harika bir eve konuk oluyorum.
Yakınlardaki Ay Işığı Manastırı. Büyük bir holding tarafından restore edilmiş, fakat güvenlik oraya girilmesine izin vermiyormuş. Paraya tapanlar her yeri işgal ediyor. Paran varsa adamsın, paran yoksa ne halin varsa gör. Kim bilir buradaki normal binalar susuz ve elektriksiz yaşıyorken o paracılar kendileri için elektrik-su hattı çektirmişlerdir. Sinirlenmemek için manastır yoluna girmiyorum.
Konuk olduğum evle ilgili fotoğraflara devam. Bol bol sohbet ediyoruz.
Bisiklet engel tanımaz. İsterlerse önüme duvarlar örsünler. Yıkar geçerim.
Tarihi bir yol.
Maden Adası yolu.
Bu dostumuz bana tehditkâr yaklaşınca biraz ürküyorum.
Maden Adası yolu vahşi kamp için mükemmel yerler sunuyor. İçme suyu yok sadece.
Maden Adası' na giden su altı yolu. Yaklaşık 1 metre derinliğinde su varmış. Yanımda birisi olsaydı adaya gitmek isterdim.
İnsanoğlu afedersiniz ama çöp sıçmadık yer bırakmıyor. Ulan buranın bile içine etmişsiniz.
Çok çok güzel bir dönüş yolu.
Ah birde bu pislikler olmasa.
İnceleme için topladığım taşlar, ilerleyen günlerde kargoyla İzmit' e gidecek. Çok ağır bir hobim var. :)
Cunda merkez yolu.
Bu çeşmenin suyu sarı akıyor. İçmeye cesaret edemiyorum.
Cunda.
Lale.
Böyle anlamsız yasaklar beni bağlamaz. Her taraf yayalarla dolu olsa tamam.
Lale' den Ayvalık.
Uğradığım 1. Cami.
Ayvalık sahil.
Ayvalık merkezli ilk önemli depremde yıkılacağı kabak gibi belli olan bu baca. Umarım yıkılacağı zaman etrafında kimsecikler olmaz. 1950' lere ait tarihi bir özelliğe sahip olsa da birilerine zarar vermeden dibinden sünnet edilmesi gerek.
Ayvalık sahil görüntülerine devam.
Çamlık Camisi.
Bu cami, deniz manzaralı olduğu için cami görevlilerinin lojmanı olmuş. Caminin alt katında aileler yaşıyor. Nedense hep manzaralı camilerde lojman özelliği görüyorum.
Süpermarketten aldığım 3854 gramlık karpuz tek oturuşta mideye indiriliyor. Bu yazıları yazdığım 17 Ocak 2013 gecesi canımı nasıl çektirdi bilemezsiniz. Bu fotoğrafın yazısını bu yüzden zor yazıyorum.
Çamlık' ta akşamüstü.
Sevgiler.
----------------------------------------------------- Bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların telif hakları aksi belirtilmedikçe Baki Berk Kayalar' a aittir. Maddi amaç güden çalışmalarda izin almadan kullanılması telif hakları yasasına göre suçtur. Maddi amaç gütmeyen kullanımlarda ise kaynak belirtilerek yayınlanması önemle rica olunur. Aksi takdirde bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Öneri ve destekleriniz için baymineral@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.