Bisiklet turlarimin finansmani icin sanatsal olan fotograflarimin telif haklarini satisa cikarmaya karar verdim. Ilgilenen olursa sayfanin ozel mesaj butonundan veya baymineral@gmail.com adresinden satin almak istedikleri fotograflarin linkleri ve fiyat teklifleriyle birlikte bana ulasabilirler. - Baki Berk Kayalar

6 Kasım 2012 Salı

B4 V2 Türkiye Turu 4. Anlatımı: 24-27.05.2012

8. gün: Rahat bir uykunun ardından benzinliğin çay ikramını da kabul ederek Balıkesir merkezine doğru ilerledim. Babamın bir arkadaşı sanayi sitesinde bisikletimin çatlağını kontrol ettirecek. Oraya gittim. Babamın arkadaşı bana çorba ısmarladı ve göndermem gereken taş kargosunu göndermek üzere benden aldı. Alüminyum kaynağı yapan bir kaynakçıya bisikletim gösterildi. Çatlak yöresi makineyle zımparalandı ve gerçekten çatlak olduğu anlaşıldı. Kaynak işlemi riskli olacağından o işlemden vazgeçtim. Dün bir köyden alıp oraya taktığım boru kelepçesini sıkabildiği kadar sıkıp, çatlağı uzun süre sorun yaratmayacak hale getirdi. Sonra kentin kuzeyindeki bir güzergahı kullanarak şehir içine pek girmeden Edremit yoluna çıktım. Orada yol çalışmalarının hüküm sürdüğü güzel bir rampayı tırmanarak yola devam ettim. Rampadan sonra yol sorunsuz hale geldi. Gökçeyazı kasabasında yağmura yakalandığım için sağanak geçene kadar lokantalı bir benzincide bir kaç saat oturmak zorunda kaldım. Yağmur dinince harekete geçip az ilerideki Balya istikametine giriş yaptım. İnişli-çıkışlı trafiği nispeten az bu yolda ilerleyip Balya merkezine vardım. Balya' ya yağmura rağmen erken varmama rağmen ondan sonraki ilk müsait kasaba etkili rampalarla dolu bir güzergahta oldukça uzak bir yerde olduğu için Balya' da kalmam gerekti. Burada tarihi bir caminin (Koca Camii - Yapım Yılı 19. Yüzyıl) avlusuna yerleştim. Halk oldukça iyi. Kandil günlerinden birisi olduğu için camide tatlı bir telaşe vardı. Sanırım caminin içinde yattım.

64.12 klm > 659.31 klm
14.9 km/h ortalama, 41.4 km/h en yüksek hız.

Karesi Akaryakıt' ın mescidindeki kamp yerim.



Balıkesir Sanayi Sitesi' nde hatıra.



Balıkesir-Edremit karayolunda rampa çıkıyorum.



Bir karayolu çalışanı benle sohbet ediyor.


İlk çıkıştan sonra yol çok rahat ve hızlı.


Radar görüntüleri iç açıcı değil. Gökçeyazı kasabasında mahsur kalıyorum.


Lokantalı bir benzincide durmuşken vakit geçsin diye yemek yiyorum.





Yağmur tehdidi sona erince yola devam ediyorum. Balya sapağına girmeden bir kaç yüz metre önce yol tekrar daralıyor.



Balya yolu.


Akbaş Köyü' ne giriyorum. Adı Akbaş olan bu köy, bana Akbaş türünden olan köpekleri hatırlattığı için temkinli gidiyorum, bu düşüncemin üstüne adı Asena olan bu dostumuz çıkageliyor. Beni biraz inceliyor. Sahibi çağırınca "Asena gel buraya" yanımdan ayrılıyor.







Balya' ya yaklaşık 10 kilometre kala bu dostumuzu yolda can çekişirken buluyorum. Katil araba sürücülerinden bir tanesi buna çarpmış. Belki kurtulur diye gidon çantama alıp Balya' daki bir veterinere ulaştırmaya çalışıyorum ama Balya yolu fazla takırtılı olduğundan dostumuz rahmetli oluyor. :( Yanında durduğum bakkal çok ilgili davranıyor ve veteriner çağırmaya kalkıyor, ama vefat ettiğini belirledim. Su da içmiyor, suni teneffüse bile yanıt vermiyor. Yapacak bir şey yok. Bakkalın önündeki duvarın üstüne bırakıyorum.



Balya şehir merkezi. 2004 yazında izciyken, Assos' a bir gece kampa gittiğimiz sırada otobüsümüzün sürücüsü yolu şaşırınca yanlışlıkla buradan geçmiştim.


Bir kamyonet kasasında gelen keçiler. Ortalığı şenlendiriyorlar. Kentin meydanı meeeelemelerle inliyor. Nur topları.





Kendime tepsili tahin helvası aldım. Tepsinini kamplı turlarımda halen tava olarak kullanıyorum.


Kalacağım Koca Camii.


İmam bana çay ısmarlıyor.






Bu gece kandil.



Burada rahatça yatıyorum.




9. gün:

Balya' dan Çan yoluna doğru giriyorum. Zevkli bir iniş çıkış döngüsü var ve genel olarak ağaçlık bir yol. İkinci çıkış dikliğinden değil, uzun ve hafifliğinden ötürü bıkkınlık veriyor. Bazı kesimlerde zemin tangırtılı. Hoş köyler ve maden ocakları var. Mola verdiğim bir köyde bana bulgur öğütmeyi öğrettiler ve yarım kilo kadar taze öğütülmüş bulgur verdiler.

Hava muhalefeti bugün de var. Yağmur endişesi yok, ama rüzgâr karşıdan gürül gürül esiyor. Bazı iniş çıkışlar fazla dik. Bu yüzden inişlerde zorlanıyorum. Yenice yakınlarındaki inişin birinde tepemden ses hızının üstünde bir hızda giden bir savaş uçağı geçince neye uğradığımı şaşırıyorum.

Çan' dan sonra yol yeniden yapılmış ve genişletilmiş. Bu yüzden GPS' teki rotamdan daha kısa çıkıyor. Fakat yokuş eğrisi gerçekten can sıkıyor. Virajları çok azaltmış olduklarından uzun ve düz çıkışlar, pek dik olmasalar da fena halde can sıkıcı oluyorlar. Günün yorgunluğu, kararmaya başlayan havanın verdiği stresif etkiyle birleşince yoldan pek keyif alamaz hale geldim. Yokuş ha bitti derken bir kaç uzun çıkış daha çıkıp, psikolojik olarak etkiliyor. Düz çıkışlar kadar, düz inişler de can sıkıcı. Frenlerimin aşırı ısınıp boşalma olasılıkları var. Bunlar da yetmiyormuş gibi inişin başlarında önüme bir boğa çıktı ve neredeyse kıl payı sıyırdım. Frene bassam duramazdım. Güneş çoktan battı. Son aydınlıklar. Yol mıcırlı olduğundan yolun rengi açık. Dolayısıyla karanlık havada yol sınırlarında kalmak daha rahat. Hava tam karardıktan sonra Serçeler Köyü' ne giriş yapıyorum. Bana köy odasını gösteriyorlar ama pislik içinde. Üstelik bisikletimi içeri sokamam. Çünkü çok dar. Daha sonra kendi başımın çaresine bakarak caminin şadırvanını gözüme kestirip şadırvana yerleşiyorum. Orada güzel bir oturma bankı dizisi var. Bisikletimi de içeri sokuyorum tabi. Nispeten rahat bir uyku uyuyorum.

128.04 klm > 787.35 klm
14.5 km/h ortalama, 41.3 km/h maksimum hız.

Koca Camii' nin künye tabelaları.



Camiye ait çeşitli görüntüler.






Balya.


Balya-Yenice karayolu.







Ağaç tüneli.





İl sınırından hemen sonraki ilk köy. Google haritalarında ismi yazmıyor.








Bir kömür ocağı.



Gündoğdu Köyü' nde mola.


Bulgur böyle öğütülüyormuş.



Ganimet.


Sulak alan manzaraları.



Güzel bir yokuş daha.




Yenice' de yemek molası.




Bu iniş çok uzun olmamasına rağmen beni fren sorunlarım sebebiyle tedirgin etti.


Kara bulutlar göründü, ama ıslanmadım.


Sanırım Çan Termik Santrali.


Çan-Çanakkale yolundaki sıkıcı rampa başladı.




Böyle tabelaları seviyorum.



Hava kararmaya başladı.





Serçeler Köyü' ne son anda vardım.



Köyün şadırvanını konaklama yeri olarak oldukça beğendim. Kaygan yastık sorunu dışında rahat bir uyku oldu sayılır.





10. gün:

Sabah ilk namaz için gelen bir amca benim orada yattığımı imama ispiyonluyor "orada adam yatıyor bisikletiyle" filan gibi. Ama imam adamı takmıyor. :) Helal olsun imam büyüğüme.

Fazla sıkmayan iniş ağırlıklı çıkış döngüsüyle Çanakkale kıyısına geldim. Yolun bir kaç kilometrelik kısmı yapılmamış. Dar ve bozuk zeminli. Ama ağaç tünelinin içinden geçiliyor. Çanakkaleli bir bisikletçi karşılıyor ama arkadaşımız soğuk. Mecburiyetten karşılamış gibi bir havası var. Laf lafı açmıyor. Beni Varol Bisiklet' e götürüyor. Varol Bisiklet çay ısmarladı, vites ayarı yaptı. Feribota binmeden evvel bisikletimle beraber deniz müzesini gezdim. Sonra feribota binip Eceabat' a geçtim. Motorcu olan bisikletçilerle sohbet ettim ve Kabatepe' ye ilerledim. Turist otobüsü trafiği sıkmaya başladı. Gökçeada feribotuna sorunsuz bindim. Yaklaşık 2 saatlik yolculuk sırasında, gemide kablosuz internet olduğu için tura ait fotoğrafların önemlilerini Facebook hesabıma gönderdim. Adaya inince kendimi Faroe Adaları' ndaymış gibi hissettim. Meeeleyen bir ada. Her tarafta koyun ve keçiler var. Adanın güneydoğu kıyısından ilerleyen dik çıkışlı taşlık bir yoldan Kefaloz mevkisine doğru ilerledim. Bölgede serbest çadır kuracak bir dünya yer olmasına rağmen tuvalet + çeşmeli bir yer bulmak için illa kampinge filan yerleşmek lazımdı. Ben de konaklamaya para harcamamaya çalışıyorum. Kefaloz' da sanırım iki kamping kılıklı yer vardı. Biri beni ücretsiz kabul etmedi. Ben de diğerine gittim ve sirkçilikten emekli olmuş bilge bir abimizin (Turan Becel) başında durduğu tesiste, onun karavanının yanına çadırımı kurdum. Sağ olsun hiç para almadı. Biraz pis bir saha, ama harikaydı genede.

59.81 klm > 847.16 klm
13.2 km/h ortalama, 40.6 km/h maksimum hız.

Serçeler' den ayrılıyorum.




Çanakkale yolu, geniş ve ferah.




Yolun bir kaç kilometresi yapılmamış. Olsun.


Bir ağaç tüneli daha.



3 sene sonra bisikletimle tekrar Çanakkale' deyim. Tabelanın yeri değişmiş ama.



Çanakkale Saat Kulesi.



Deniz Müzesi.





Bu çeşmeyi sevdim.


Gemi saatini beklerken can sıkıntısından yorgun frenlerimi fotoğraflıyorum. Avid Juicy 7 model hidrolik frenlerim 4.5 sene az bakımla iyi dayandı.



Çanakkale Boğazı.



Tur motorcularıyla hatıra fotoğrafı.


Kabatepe yolu.





Kabatepe Limanı' nda bineceğim feribot.



Bisikletimi bu şekilde koydum.




Gökçeada.


Adanın güneydoğu sahilini takiben ilerleyen toprak ve taşlı güzergahı kullanıyorum. Keskin iniş çıkışları ve zemin kalitesi sebebiyle zorlu olsa da manzaraları çok harika.


















Koyun ve keçiler her yerde. Özgürler.





Kamp yerimde yemek vakti.


Manzaram fena değil hani.




11. gün: Sabah yağmur şıkırtısına uyanıyorum. Toplandıktan sonra kaskımı elime aldığım anda, içinde açık olarak unuttuğum çatal kaşık çakımın çatal kısmı sol ayağımın baş parmağı ile yanındaki parmak arasına çakılıyor. Neyse ki ufak bir sıyrıktan öte değil.

Kahvaltıdan sonra kamp yerinden ayrılıp adanın güney sahilindeki muhteşem güzergahta ilerliyorum. İniş çıkışlarla dolu dar bir yol. Bir ara Bıcır' ın lastiği iniyor ama hemen yapıyorum. Çok hoş manzaralar var, benden söylemesi. Şirinköy' den sonra adanın iç kesimindeki güzergahtan İmroz merkezine ilerlemeye başladım. Çok güzel rampalar var. Adada olduğunuzu hissetmeniz zor. Tarihi köylere dağların tepelerinde olduklarından bu seferliğine girmiyorum. Başka zaman. Merkez ilçeden et alıp, Kaleköy Limanı' nda bir güzel kızartıyorum. Gökçeada' da et yemeden olmaz. Et alırken kasabın üstündeki bir daireden "Ordu'ya da beklerim" sözü geliyor. İnşallah..

Limana doğru karanlıkta ilerlerken beni kovalamak isteyen iki büyük boy Terrier' den birine arabanın birisi dalıyor. Zavallı hayvanın çığlığını duydum, ama bir şey olmadı.

Karanlığın içinde limana doğru inerken bir kaç metre ötemden karşıdan karşıya geçen koyun ve keçileri görünce tırsmayla karışık bir heyecan duygusu yaşadım. Gökçeada' da insanlara zarar verici bir yabani hayvan yok. Bu yüzden gece bisikletle yolculuk etmek, yoldan çıkmadığınız sürece çok güvenli.

Limana vardıktan sonra sabahki feribotu beklemek üzere içinde tek bir oturma bankı bile olmayan bekleme salonuna kuruluyorum. Yağmur şırıltısı ve gökgürültüleri eşliğinde geçen bir gece oluyor.

61.89 klm > 909.05 klm
13.0 km/h ortalama, 42.7 km/h maksimum hız.

Güne yağmur şıkırtılarıyla uyandım. Radara baktım, küçük bir bulut geçişi olduğunu fark edince "ohh" dedim.


Kamp yerim sirk emeklisinin karavanına komşu.


Emekli sirkçi Turan Becel.


Sahil pek güzel. Ahh birde yüzmeyi sevsem.


Adanın güney sahili.






Bu güzel coğrafyayı Bıcır' ın lastiği görünce dayanamıyor.


Ufak bir tel parçası girmiş.






Burada bir ömür geçirilir.




Yola buğdaylar saçılmış. İstemeden de olsa üzerlerinden geçiyorum.




Motorcu sürüsü.


Bu adada 41 plakalı bir kamyon görünce hatır sormaya gidiyorum. Hayvan ticareti yapıyorlarmış.



Gıda takviyesi.


Burada camide kalmaya gerek yok. Ada son derece güvenli ve misafirperver. Doğru dürüst köpek yok. Her türlü vahşi kampa uygun.


Bu kayısılar çok güzel.




Uğurlu Göleti.




Bu ada yeterince dağlık olduğundan, kendimi pek adadaymış gibi hissetmiyorum.



Dereköy.


Az bir şey kiraz ikramı alıyorum.





Rakım 286.



Gökçeada Barajı.

Bozcaada dahil Ege Adaları' nın çoğunun su sorunu varken bu ada kendine tam anlamıyla yetiyor.



UFO!!!








Kaleköy Limanı' nda kuzu eti ziyafeti.




Balıkçılar kılıç balığı yakalamışlar. Ondan önce yakaladıkları başka bir kılıç balığının kılıcını bana hediye ediyorlar.




Gökçeada Otoyolu!!! Havaalanına gidiyor.



Gökçeada merkez.



Adanın sanırım tek benzincisi.


Bu ada oldukça çevreci.


Kuzulimanı.


Yıldırım fırtınası ortalığı şenlendiriyor.




Bekleme salonuna böyle kuruluyorum.




----------------------------------------------------- Bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların telif hakları aksi belirtilmedikçe Baki Berk Kayalar' a aittir. Maddi amaç güden çalışmalarda izin almadan kullanılması telif hakları yasasına göre suçtur. Maddi amaç gütmeyen kullanımlarda ise kaynak belirtilerek yayınlanması önemle rica olunur. Aksi takdirde bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Öneri ve destekleriniz için baymineral@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu blog sayfasındaki tüm yazılı ve görsel materyallerin (sponsor ve kardeş site bağlantı logo ve yazıları ile gazete küpürleri hariç) telif hakları Bâki Berk Kayalar' a aittir. Kullanmak istediğiniz görsel ve yazılı materyal için baymineral@gmail.com adresinden Bâki Berk Kayalar' a ulaşabilirsiniz.

Saygılarımla.