---
2009 ilkbaharının ilk ciddi turunda karşınızdayız. Hava güzel olunca attık kendimizi yollara. İlk plan Sapanca Gölü' nü tam turlama üzerine idi. Ama çok sıradan bir parkur olduğundan vazgeçtik ve alternatif olarak Karamürsel' in arka taraflarındaki Akçat Köyü' ne dağ yollarından gitmeye karar verdik.
Gölcük' e kadar D-130 karayolundan gittik. Bu yol çok sıkıcı. Yoğun şehirlerarası trafik, düz yolla birleşince çekilmez bir hal alıyor. Arada sırada emniyet şeridinden ters yönde gelen araçlar da cabası :( Gölcük' e kadar Feyman' ın bir arkadaşı bize eşlik etti. Feyman bize Donanma Müzesi gezisi yaptırmak istedi ama hiç birimiz sakal traşlı olmadığından Donanma' ya giremedik :( Olsun.. Başka zamana kaldı.
Feyman' ın arkadaşını Gölcük' te bırakıp yolun esas etabına girdik. Gölcük' ün doğu çıkışındaki köprülü kavşaktan İhsaniye yoluna girdik. Oradan köy yollarına. Doğa canlanmıştı. Hemen hemen bütün meyve ağaçları çiçeklenmiş. Bu kış bol yağışlı geçtiğinden ağaçlar son derece canlı görünüyorlar. Doğru dürüst don olayı da olmadığından bu sene çok bol ve ucuz meyve yiyebileceğimizin sinyallerini aldık.
Scotty, çiçek bürüyen meyve ağaçlarının önünde poz veriyor. Doğa uyanmış. Her yer çiçek bahçesine dönmüş.
Bu turun ana amaçlarından biri taş toplamak olduğundan jeoloji ekipmanlarımla gelmiştim. Bu yüzden fotoğraf ekipmanlarımla ve toplayabileceğim taşlarla birlikte çok fazla yüküm olacağından heybemi yanıma aldım.
Gözüme hoş görünen bir yol yarmasındaki kayaçları incelerken gözüme bu sevimli dostumuz takıldı. Fotoğraflamamak ayıp olurdu.
Aynı yerde sarı çiçekler dikkatimi çekiyor.
İzlediğimiz güzergahta dereler çok yakınımızda. Şırıl şırıl akıyorlar. Yol son derece tenha. Nadiren araçlar geçiyor.
Güzergahımızda taşları incelemek için bir dereye inmek istiyordum. Bir yol ayrımından hemen sonra derelerden birinin ayrılan yolun üstünden aktığını gördüm ve oraya girdik. Feyman ile Ben, yolun öteki tarafını incelemek için yüksek atlamalar yaptık.
Sofular Köyü' nün girişindeki bu tabela çok ilgimi çekti. Nefis bir doğaya ve gürültüsüzlüğe sahip bir yerde insanın suç işleyesi zaten gelmez.
Yol genelde çok tatlı bir eğimle Senaiye Köyü girişine kadar 600 metre yüksekliğe kadar çıkıyor. Yokuşun son kısmı biraz dik ama olsun. Tepede su firmalarından birinin çirkin tesisleri var. Nefis doğanın ortasına sokulmuş çomak gibi.
Ardından dik bir inişle köye iniliyor. Köyün üçte ikisini 50 km/h küsürlük hızlarla geçtikten sonra dik bir rampa başlıyor ve kalakalıyorum. Bir kaç kilometre boyunca iniş-çıkış silsilesi şeklinde yol devam ediyor. Ardından aksiyon sahnelerinin yaşanacağı en seri iniş başlayacaktı.
Senaiye' den sonra Feyman virajlı dağ yollarında. Yol hem geniş, hemde trafiksiz. Araçlar tek tük geçiyor. Yol fazla bozuk değil ama bu noktaya gelirken 50 küsürle iniş yaptığım bir kesimdeki bir virajda içi su dolu keskin kenarlı bir çukura yakalandım. Ön tekerlek kurtuldu ama arka lastik dalıverdi. Çukur yüzünden lastik patlatacağımı sandım ama ucuz kurtuldum çok şükür.
Scotty, bir yarmaya yaslandı.
Akçat Köyü' ne bir kaç kilometrelik sürekli bir inişin ardından indik. İnişte frenleri tamamen boşa aldım. İniş çok virajlı değildi. Yol azıcık eğri büğrü ama hız yapılmayacak gibi değildi. 70 km/h gibi bir hızla inerken uzakta bir traktör gördüm. Duruyor gibiydi. Yanına yaklaşınca yavaş yavaş gidiyor olduğunu fark ettim. Sollayıp geçecektim ama yanında onlara eşlik eden bir köpecik vardı. Bağırdım ama köpek tınmadı. Mecburen frenlere asıldım. Hiç kızaklama yapmadan bir anda 20-30 km/h ye kadar indim. Oluşan tarakka, köpeği biraz ürküttü. Köpeğe "çekil len" diyip uzaklaştım. Km saatim yüksek hızlarda sapıttığından, 50 nin üzerinde hangi hızları yaptığımı bilmiyorum. Köpekli traktörü geçtikten sonra hiç bir km. bilgisi göstermemeye başladı. Bende saatin mıknatısı oynadı sandım ve hemen duruverdim. Yüksek hızda öyle seri bir fren yaptım ki balatalarımın kokusunu hissettim. Scotty' yi aldığımdan beri ilk kez balata kokusu aldım. Trenler istasyonlara hızlı girdiklerinde ve tekerleklerini hiç kızaklatmadan durduklarında peronları koku bulutu kaplar. Bende koku bulutunun ufak çapta bir örneğini yaşattım :)
Akçat Köyü' nde fazla durmadık ve devam ettik. Köyün dışındaki çiçek tarlası ilgimizi çekti.
Bir üstteki fotoğrafı aldıktan sonra iki araba daha solladık ve bir yarmanın yanında yemek molası verdik. Ardından yol aşağıdaki gibi bir hal aldı :) Hayatımda bisiklet sürdüğüm en güzel yollardan biri oldu.
Taş toplama molası verdiğimiz başka bir yer. Eski ve yeni karayolu köprüsü yan yana. İki dere birleşiyor.
O mola yerinde çiçekler çok güzel görünüyordu. Görüntülememek olmazdı hani :)
Yolun ileri kısımlarında bir alabalık lokantası vardı. Feyman' ın canı alabalık yemek istiyordu ama porsiyonuna 10 lira denince vazgeçtik. Alabalık ziyafeti başka bir tura kaldı. Oradan sonra Karamürsel yoluna inmeyip başka bir dağ yoluna girdik. Yolun ilk kısmı son derece dik ve virajlı. Bizi hayli zorladı. Tırmanışı yaparken gözüm yarmalardaki kayaçlardaydı ama pek bir şey yoktu. Ağır ağır yokuş çıkarken solumda bir çıtırtı duydum. Hemen o tarafa baktım ve bu sevimli dostumuzu gördüm. Onu korkutmayacak bir mesafeden fotoğraf alma işini hallettim.
Ardından yola atlarken ayağımı atacağım yerde başka bir dostumuzu gördüm. Az kalsın üzerine basacaktım. Hemen onunda bir kaç pozunu alıp yola devam ettim.
Feyman' ın lastiği patlayınca bir süre bekledik. Ben sabahtan kalan pohoçalarla karnımı doyururken Feyman benden otlatmakla beraber lastiğini şişiriyordu. Bende yeme işinden sonra Scotty' i görüntüledim.
Geçtiğimiz Suludere Köyü' ne sert ama çok zevkli bir inişin ardından vardık. Bir çeşme gördüm ve duruş yaptık. Suluklarımızı doldurduk. Çeşmenin olduğu duvarda fotoğraftaki şirinlik göz dolduruyordu.
Sularımızı doldururken Aslan adındaki tatlı dana, sahibiyle yanımıza geldi. Aslan, Scotty' yi meraklı gözlerle incelemekten kendini alıkoyamadı. Öyle bir merakla inceliyordu ki, yanlız bıraksak Scotty' i alıp gidecekti :) Hayatında belki de ilk kez bir bisiklet görüyordu. Benimde hayatımda gördüğüm en şirin büyükbaş hayvan olma ünvanına sahip oldu. Valla Aslan' a sarılmadığıma pişmanım.
Yol bizi dik çıkışların ardından Karamürsel-Değirmendere arasındaki Ulaşlı kasabasının tepelerine ulaştırdı. Az sonra Ulaşlı' ya inecektik. Manzara muhteşem. Rakım 600 metre civarı.
Bu fotoğraftan önce dar ve asfalt köy yollarından nefis ve hızlı bir iniş yaşadık. Ardından dik ve çok uzun olmayan bir çıkışımız oldu. Zemin gevşek stabilize olduğundan çıkarken daha fazla zorlandık.
Bu fotoğrafın ardından gevşek stabilize yolda dik inişimiz başladı. Hem dik, hemde gevşek zeminli bir iniş olunca frenleme performansım düştü. Yolun bir kesiminde kısa bir düzlükte 40 km/h ye kadar çıktım ve sonunda saç tokası (hair pin) tipi bir viraj vardı. 20 metre kala frenlere bastım ama heybemdeki ağırlığın da etkisiyle Scotty durmakta zorlandı. Bende mecburen ortalığı toza dumana katmak zorunda kaldım.
İnişin ileri kısımlarında bir minibüsü iki kere geçtim. Dar ama çok dik bir iniş var. Neyseki gevşek stabilize, inişin tümünde mevcut değildi. Ulaşlı kasabasının başlarına 70 km/ h ye yakın hızlarla girdim. Kasaba girişinde iki çift sevgili vardı, yolun ortasında tatlı tatlı yürüyüş yapıyorlardı. Bağırınca yolumdan kaçıverdiler. Korkmuşlardır çok :(
Ulaşlı' ye inip Feyman' ı bekledim. Sonra sıkıcı etap yeniden başladı. Aslında hedefimiz Değirmendere' ye inmekti ama zaman daraldığından Ulaşlı' ya indik. D-130 karayoluna istemeye istemeye çıktık. Rüzgâr sol çaprazımızdan sertçe geliyordu. Yol bizi Konca rampasına götürdü. Konca' nın Ulaşlı tarafından çıkışı çok hafif bir eğime sahip ama günün yorgunluğu, ters rüzgârla birlikte üzerime çöktü. Yol çalışmaları nedeniyle çok daralmış yolda yoğun şehirlerarası trafikte ağır ağır ilerledik. Normalde trafikte sürmekten pek korkmam ama burnumun dibinden koca koca araçlar geçince ister istemez korktum. Amacımız İzmit' e pedalla dönmekti ama halim kalmadı. Değirmendere İskelesi' ne kendimi zor attım. Feyman' ı da deniz otobüsüyle dönmeye güç bela ikna ettim ve İzmit' e deniz yoluyla döndük.
--------
Bunlarda Feyman' ın objektifinden :)
Sabah Pişkin Fırını' ndan pohoça alımı ve lüpletişi.
Dağ yollarındayım.
Feyman Arap Şeyhi gibi takılıyor. :)))
Scotty' nin fotoğrafını alırken yerlere yatıyorum :)
Bu arada günün taş hasılatı biraz kuvars ve galen mineralinden oluşuyor.
Beni imrenerek sessizce izlemek yerine harekete geçin. Bu dünyaya sadece okumak ve çalışmak ve evde oturmak için gelmedik. Sizin benden ne eksiğiniz var? Yola çıkın. Keşfedecek koskoca bir dünya var. E-posta adresim: baymineral@gmail.com
Sayfalar
Bisiklet turlarimin finansmani icin sanatsal olan fotograflarimin telif haklarini satisa cikarmaya karar verdim. Ilgilenen olursa sayfanin ozel mesaj butonundan veya baymineral@gmail.com adresinden satin almak istedikleri fotograflarin linkleri ve fiyat teklifleriyle birlikte bana ulasabilirler. - Baki Berk Kayalar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu blog sayfasındaki tüm yazılı ve görsel materyallerin (sponsor ve kardeş site bağlantı logo ve yazıları ile gazete küpürleri hariç) telif hakları Bâki Berk Kayalar' a aittir. Kullanmak istediğiniz görsel ve yazılı materyal için baymineral@gmail.com adresinden Bâki Berk Kayalar' a ulaşabilirsiniz.
Saygılarımla.
Saygılarımla.
Değerli izleyenler, fotoğrafların bazıları çok parlak çıkmış. Fotoğrafların orjinalleri öyle değil. Sorunun fotoğraf küçültme programımla alakalı olduğunu düşünüyorum.
YanıtlaSilmerhaba ,
YanıtlaSilçok güzel bir tur olduğunu fotoğraflardan anlamak mümkün tebrikler. bende ıso ayarını kaçırdığını düşünmüştüm fotoğrafları görünce.
görüşürüz
Baki selamlar,
YanıtlaSilGüzel bir tur yapmışsınız. Enerjine hayranım. tebrikler.
Yolunuz açık olsun...
Teşekkürler :)
YanıtlaSil