Bisiklet turlarimin finansmani icin sanatsal olan fotograflarimin telif haklarini satisa cikarmaya karar verdim. Ilgilenen olursa sayfanin ozel mesaj butonundan veya baymineral@gmail.com adresinden satin almak istedikleri fotograflarin linkleri ve fiyat teklifleriyle birlikte bana ulasabilirler. - Baki Berk Kayalar

17 Temmuz 2009 Cuma

B4-3.Kısım: İzmir - Beypınar = 22-23.06.2009

12. Gün: 22 Haziran 2009 Pazartesi

05.56' da kalktım. Birkaç dakika sonra Zümre' nin annesiyle vedalaştım ve evin bodrumunda hazır bekleyen Scotty & Bıcır ikilisini alıp çıktım sabah serinliği yaşayan İzmir caddelerine.. Seyyar bir satıcıdan dört tane sade ve taze kumru aldım. İkisini seyir halindeyken ağza sokuşturma yöntemiyle yedim. Diğer ikisini de Gaziemir yolu üzerinde durakladığım bir benzincide zeytin, muz ve salatalık eşliğinde mideme doğru uğurladım.

İzmir' in sabah trafiğinden Menderes yoluna sapmamla beraber kurtulmuş oldum.

Yol bayağı sakinleşti. Geniş sayılır ve fazla araç geçmiyor. Zemini de fena değil. Fazla çıkış yok. Bir köy fırınından sıcak ekmek alıyorum. Rüzgâr, yolun bu kısımlarında karşıdan kuvvetlice esiyor. İnişlerde yavaş kalıyorum. Olsun. Önemli olan ağır ağır da olsa ilerlemek.

Ahmetbeyli' de sahile iniyorum. İniş ve çıkışlarla dolu olan Kuşadası yoluna girmeden önce karnımı doyurmam lazım.

Sahile inince Maliye Bakanlığı' nın dinlenme alanına giriyorum. Alanda piknik yapanların gözü üzerimde. Aralarında hakkımda söylenmeye başlıyorlar. Söylencelerin çoğu turist olduğum yönünde. Yaşlı bir iğde ağacının kolları altına kuruluyorum. Yiyeceklerimi dışarı çıkartırken beni az önce turist sanan ailelerden birinin fertleri bana samimiyetle yaklaşıyorlar. Bursalı olan ama İzmir' de yaşayan bir aile. Bana bir paket bisküvi ve bir tabak sıcak makarna ikram ediyorlar. Tur boyunca makarnayı pek yiyemeyen birisi olarak bu ikramları bana çok güzel geliyor. Kendilerine çok teşekkür ediyorum.

Bana ikram edilenlere ek olarak konserve barbunya fasülyesi , sıcak ekmek, salatalık ve meyve suyu ile yemeğimi sürdürüyorum.

Ahmetbeyli' de dinlendiğim yer.



Ahmetbeyli' den çıkıyorum. Seyir zevki güzel, tatlı-sert iniş çıkışları barındıran sakin bir güzergah. Manzaralar muhteşem.







Motorcu dostlarımızın bir imzası.



Yol çok güzel. Öyle güzel ki geçtiğim yerleşim yerleri, çiçeklerin yoğun miktarda koku salgılamaları sayesinde güzel ve bakımlı kadınlar gibi kokuyor.

Küçük Menderes Nehri' nin geçtiği ovaya iniyorum. Rüzgâr karşıdan esiyor. Beni yoruyor. Nehre güçlükle varıyorum.





Efes' e çok küçükken gitmiştim. Yanımda anılarımı paylaşacağım kimse olmadığından bu güzel tarihi kente girmeye gerek duymuyorum.

Tatlı bir çıkış, iniş periyodunun ardından Aydın il sınırına varıyorum.



Kuşadası' nın girişine gelince, şehir merkezine giren yola ulaşmak için dik bir yokuşu tırmanmam gerektiğini öğreniyorum. Olsun.. Çıkışı yaptıktan sonra merkeze inen yola giriyorum ve Gazi Beğendi Tepesi' nin nefis manzarası beni karşılıyor. Keşki bu kadar çok yapılaşma olmasaydı.





Tepeden sahile doğru süzülüyor ve yemek yiyecek bir yer arıyorum. Kuşadası çok sosyetik göründüğünden uygun fiyatla yemek servisi yapan bir yer bulamayacağım diye çekiniyorum. Neyseki korktuğum gibi olmuyor ve pilav üstü tavuk, salata ve su üçlüsüne 5.25 lira verdiğim bir yer buluyorum. Tatil beldesi standartlarıma göre ucuz.

Küçükken bu kente neredeyse senede bir kez gelirdik. Bu kez bisikletle gelince içim bir acayip oldu.

Güzelçamlı' ya kadar kayda değer bir şey yaşamadım. Şeftali bahçelerinin ağzımın sularının akıtmaları hariç. :)

Güzelçamlı' ya geliyorum. İki gece kalacak olmamın neşesi üzerimdeydi. Fakat bu neşe tersine dönecekti. Şansıma pazar kurulan güne denk gelmişim. Pazarın girişindeki bir kamyondan ufak bir karpuz alıyorum. Sonra pazara giriyorum. Şeftali soruyorum. "Davutlar şeftalisi" diyorlar ama 3 lira fiyat söylüyorlar. Bir kaç kilometre öteden toplanmış şeftaliler için 3 lira fiyat bana fazla geliyor. Almıyorum. Ardından bir süpermarkete girip meyve suyu, peynir v.s. ve bir fırından taze uzun ve dar ekmeklerden alıyorum ve sahile doğru ilerliyorum. Milli parkın girişindeki kamp alanına gireceğim ama girmiyorum. Bangır bangır Karadeniz müziği çalıyor. Ege' de Yunan müziği yada Egeli şarkıcılarımızın söylediği şarkılardan dinlemeyi tercih ederim. Orası itici geliyor. Milli parkın girişine geliyorum. Oradaki görevli hemen "mesai saati doldu" diyor. Milli parkın çevresinden dolanan yoldan gündüzleri bisikletle geçip geçemeyeceğimizi sormak istiyorum ama beyin hücreleri insanlıktan nasibini almamış şahsiyet bana "hesap yapıyoruz şurada, senle uğraşamam" diyor. Yahu kardeşim, burayı görmek için bisikletle o kadar yol gelmişim bana dediğin lafa bak. Şükür ki sinirlerine hakim olan birisiyim. Yoksa kimbilir neler olurdu orada. Yada yerimde başkası olsaydı.

Sinirle oradan ayrılıyorum. Sanki haksız olan benmişim gibi arka lastiğim köy meydanına doğru giderken pıslayıveriyor. Hayret bir şey ya. Her turda olumsuz bir şeyler olabilir. Kafaya takmamak lazım. Bisikletimi minibüslerin kalktığı yerde çeşmenin yanındaki bir banka çekip tamire başlıyorum. Bu sırada bana meraklı iki küçük kardeşim yardım ediyor. Sinirlerim yatışıyor. Kardeşlerim pozitif enerjimin geri kazanılmasına yardımcı oluyorlar. Daha fazla sinirin daha fazla aksilik getireceğini unutmamak lazım.

Lastiği tamir edip yerine takıyorum. Lastiği takarken romörk için uzatılmış tekerlek milim kırılıveriyor. Soğukkanlılığımı koruyarak yedek mili takıp bisikleti yola hazır hale getiriyorum. Yardımcı olan kardeşlerime teşekkür edip birer çikolata ile ödüllendiriyorum.

Hava kararmaya başlıyor. Güzelçamlı' dan bir daha hiç gelmemek üzere ayrılmak istiyorum. Güzelçamlı çıkışındaki benzincilerden birinden kamp kurabilirmiyim soruma reddi alınca "Güzelçamlı' ya beni bir daha kolay kolay hiç bir güç getiremez" düşüncesi bende yapılanıyor. Davutlar girşinde bir-iki yere daha soruyorum. Olmuyor. Gözümü karartıp Söke' ye gitmeye karar veriyorum. Davutlar kasabasında bir çayhanede muz yiyip çay içiyorum. Biraz rampa çıkacağım çünkü. Enerji depolamak şart. Çayımı içerken yokuştan inen kasklı ve yol bisikletli birini görüyorum. Sesleniyorum. Duymamazlıktan geliyor ve yola devam ediyor. Kendisi bu satırları okuyorsa eğer saygılarımı! iletiyorum.

Söke' ye giden kestirme yoldayım. Yokuşu alacakaranlıkta çıkıyorum. Biraz dik ama çok uzun değil. Zemin yamuk yumuk. Köpek nüfusu açısından zengin. İlk çıkış haricinde çok keyifli hafif iniş-çıkışlarla dolu. Karanlığa kaldığım için istediğim hızlarda gidemiyorum. Bu yüzden seyir zevkinden istediğim kat sayıyı alamıyorum.

Söke' ye 21.30 sıralarında tatlı sert bir inişle giriyorum. Arkamda beni takip eden bir traktör beni geçmiyor ve farlarıyla bana rehberlik ediyor sağ olsunlar. Yol beni anayola çıkartıyor. Kavşakta röfüjün hizasına geçiyorum. Etrafıma bakıyorum. Yaklaşık 300 metre kadar İzmir tarafında bir benzinci görüyorum. Zıplayıveriyorum oraya. Hemen görevli arkadaşlara "burada sabaha kadar kalabilirmiyim" diyorum. Şansıma müdür burada. Serel Petrol müdürü Hüseyin Güngörmüş Bey beni anlayışla karşılayıp geceleme konusunda yardımcı oluyor ve çadır için uygun bir yer göstertiyor.

İzmir' den yeni aldığım çadırımı kuruyorum ve yemek yemeye koyuluyorum. Güzelçamlı' dan beri taşıdığım karpuzun yarısını yiyor ve kalan kısmını petrolcü abilerime emanet :) ediyorum. Ardından da huzur içinde çadırıma çekiliyorum.

Eklemek istiyorum. Serel Petrol'ün tertemiz tuvaletleri kendimi evimde gibi hissetmeme sebep oldu. Benzin istasyonu dahilinde bir köpek vardı. Ama ulu orta bir yerde durmuyordu. Sadece havlaması duyuluyor. Yetkililer köpeği istasyonun stratejik bir noktasına konuşlandırmışlar. Bu yüzden niyeti iyi olan kişileri rahatsız etmiyor.

12 gün bilgileri:

130.19 klm. / 1019 klm toplam
14.2 km/h ort. / 38.8 km/h maksimum
3495 kalori

-------------------------------------------------------------------------------------
13. Gün: 23 Haziran 2009 Salı

Hayatımın en rahat çadır uykularından birini uyumuş halde uyanıyorum. Eşyalarımı toplarken çadırımın arkasındaki gökyüzünde gökkuşağı oluştuğunu görüyorum. Güzel geçecek bir günün habercisi sanki. Ardından bir kaç damla yağmur, tenimi ıslatıyor. Toplandıktan sonra bisikletimi müdüriyetin önüne çekiyorum. Müdür bey işe erken başlamış. Beni odasına alıp çay ısmarlıyor. Ardından güzel bir sohbet başlıyor. Bana bilgisayardan köyünün fotoğraflarını göstermek istiyor ama Google Earth sorun çıkartıyor ve olmuyor. Milas rampası hakkında bilgiler veriyor. Rampanın tepesindeki dinlenme tesislerinden söz ediyor.

Müdür beyin hoş sohbetinin ardından yola başlamam gerekiyor. Kendisine bir fotoğrafımı hediye ediyorum.

Serel Petrol müdürü Hüseyin Güngörmüş beyfendiye sıcakkanlılığı ve misafirperverliği için sonsuz teşekkürler ediyorum.

Serel Petrol' de çadır alanım.



Çadırımın arka planında beliren gökkuşağı.



Konakladığım benzinciden çıkıyorum. Söke merkezine giren yola giriyorum. Çevresinden dolaşan yol biraz rampalıymış. Şehir içine giriyorum. Söke' ye girmişken istasyonu ziyaret etmemek olmaz. Kısa bir soruşturmadan sonra istasyona giriyorum. Burada da sıcakkanlı demiryolcularla karşılaşıyor ve çaylarından içiyorum. Yakında Söke' ye de raybüs seferleri başlatılacakmış. Bunun için yol yenilemesi yapılıyor.

Söke istasyonundan fotoğraflar.













Söke İstasyonu' ndan çıktım. İstasyonun yanındaki yolda hızlanıyorum. Hava nötr durumda. Yanımda bir duvar var. Bisikletim hızlanırken lastiklerinden çıkan ses 43 binlik lokomotiflerin alternatör sesleriyle neredeyse tıpa tıp aynı. Kendimi bir an için makinist sanıyorum. E 43041 olarak Söke' ye de geldim.

Neyse. Söke şehir merkezine müteakiben sıkıcılık kat sayısı yüksek olan dümdüz bir yola çıkıyorum. Söke Ovası geçişi. Ikına sıkına bu ovayı geçiyorum. Dümdüz ve virajsız yolları pek sevmiyorum.

Ovanın bitimi yaklaştığında bir benzinliğe kendimi atıyorum. Personeli pek soğuk. Bir şeyler atıştırıyorum. Bu sırada Düzce' den Bodrum' a dev su boruları taşıyan TIRlardan birisinin şöförü de benim dinlendiğim yerde dinleniyordu. Benim yanıma geldi ve kızarmış ekmek arasına koyduğu çöp şişlerden ikram etti. Uzun yol TIR şöförü, uzun yol mini TIR şöförünün halinden nasılda anlıyor. İkram eden elleri dert görmesin.

Mola yerinin ardından yolda incir satıcıları beliriyor. Bir tanesine fiyat soruyorum. Sepetin içinde bir miktar incire 10 lira diyorlar. Almıyorum. Bir buçuk ay daha bekler, evimde daha iyisini yerim daha iyi.

Büyük Menderes Nehri, Küçük Menderes Nehri' nden daha darmış.






İlk rampalar başlıyor. Dümdüz yolun ardından ilaç gibi geliyor. Hava biraz sıcak, yol, yol çalışmaları yüzünden biraz dar ama olsun. Azıcıkta dik. Rampanın tepesinde bir benzincide mola. Sonra devam. İniş başlamadan önce tepelerdeki rüzgâr çiftliğini görüntülüyorum. Son yıllarda rüzgâr çiftliklerinin sayısı bir hayli fazlalaşmaya başladı. Bence çok iyi oluyor. Hem çevre korunuyor, hemde yollar fotoğrafik açıdan zenginleşiyor.



Bafa Gölü göründü. Bafa Gölü' ne paralel ilerleyen Milas yolu tatlı iniş çıkışlarını bize sunuyor ve çok tatlı yol manzaraları üretiyor.



Muğla' ya hoş geldim. Ayın 27 sine kadar Muğla sınırlarında kalacaktım.



Göl kıyısından ayrılınca Pınarcık' a doğru rampalar tekrar göz doldurmaya başlıyor. Gidon termometrem, asfalttan yansıyan ışınlarla birlikte sıcaklığı 40.7 derece gösteriyor. Sıcaklık beni yolumdan alıkoyamıyor. Yüksek sıcaklığı pek hissetmiyorum. Pamucak' ta duruyorum. Lokantanın birinde salata ve pilavdan oluşan tipik bir tur tipi öğlen yemeğimi yiyip, lokantanın yan tarafında odunda pişmiş çay sunulan çayhaneye giriyorum. İki bardak çay, mideme giriyor hemen. Bardağı 25 kuruş. Fiyatı çok makul.

Yola devam.. Pamucak' ın az ilerisindeki bir yerleşim yerinden geçerken araba duşlarından birini görüyorum. Ana yolda normal normal ilerlerken gidonu çevirip duşun altından geçiyor ve tekrardan ana yola çıkarak hiç bir şey olmamış gibi yoluma devam ediyorum :) O sıcakta iyi geldi ama bir daha yapmadım. Çünkü aşırı ısınan bedene soğuk su birden çarparsa riskli bir durum oluşabilir.

Karacabel Tüneli' ne yaklaşıyorum artık. Heyecan had safhada. İlk delme tünel geçişim olacak. Tünele yaklaşırken yokuş çıkıyorum ama manzaralar beni kendisine hayran bırakıyor.





Bisikletçilerin kabusu olan Karacabel Tüneli' ne geliyorum. Çok kısa bir tünel. Geçerken hiç bir sıkıntı yaşamıyorum çok şükür.



Tünelden sonra iniş başlıyor. Beni düz bir ovaya indiriyor. İlerleyen kilometrelerde kenarda bir tesis görüyorum. Karpuzları da dizmişler. Oraya yanaşıyorum hemen. Ufak bir karpuzun yarısını yememi ve yarısının fiyatını almayı kabul ediyorlar. Karpuzun yarısını oracıkta mideye indiriyorum.

Milas' a kadar kayda değer bir şey olmuyor. Yol tatlı iniş ve çıkışlarla bezenmiş ve genelde geniş.



Milas' a geliyorum ve uygun bir market buluyorum. Havanın kararmasına daha var. Akşam serinliğinde Muğla yolundaki rampayı yemek istiyorum. Bir şeyler alıyorum ve bir kısmını marketin önünde tüketiyorum. O sırada Milaslı çocuklar etrafımı sarıyor. Sorular, sorular ve sorular.. Küçük kardeşlerimin sorularını cevaplamak bana keyif veriyor.



Muğla-Bodrum kavşağına ulaşmak zaman alıyor. Milas büyük bir yermiş. Rampa öncesindeki son molayı kavşaktaki benzincide veriyorum. Sonra 7 kilometrelik etkili ve sürekli, yani dik ve düzlüksüz rampaya doğru gidiyorum. Akşam serinliğinde çok rahat çıkıyorum. Kilometrede bir kez kısa molalarım oluyor. 3. km molam için durduğumda korku dolu bir köpek havlaması duyuyorum. Anne bir köpek beni görünce yamaca doğru kaçıyor. İleri uçta da kocası olduğunu tahmin ettiğim bir köpek daha var. Bana bulaşmıyorlar.

Yokuşun ileri seviyelerinde yol kenarındaki çiçekler ilgimi çekiyor. Bende sorumsuzluk edip bir tanesini almaya çalışıyorum ama kopartamıyorum. Yolun aslında çok kenarındayım ama emniyet şeridi yok. Arkamdan gelen bir TIR bana sitem anlamı taşıyan şekilde korna çalınca hatamı anlıyorum. Karşıdan da kamyon geliyormuş. Duracak yeri bulmuşum :( Sonra sola doğru geniş ve keskin bir virajda içeriden almaya çalışıyorum. Bu kezde arkamda kamyon beliriyor. Ondan da sitemli bir korna geliyor. :(

Rampa biterken hava tamamen kararıyor. Tuzabat Köyü' nden geçerken hafif bir aydınlık ve cılız köpek tacizleri var. Tuzabat' tan sonra hava tamamen kararıyor. Ormanlık dar ana yolda diğer araçların ışıklarından yararlanarak iyi bir hızda gidiyorum. Sonra Serel Petrol' ün müdürü Hüseyin Beyin bahsettiği dinlenme tesislerinden biri gözüme ilişiyor. Tesise balıklama dalıyorum. Bana hemen kalacak bir nokta gösteriyorlar. Çadırımı hazırladıktan sonra o tesiste yemeğimi yiyiyorum. Kayısı ve çam ağaçlarının altında, çok güzel tonlu köpek ulumaları eşliğinde uyuyorum.

13. günün bilgileri:

103.62 klm / 1123 klm toplam
14.5 km/h ort. / 39.1 km/h maks.
3305 kalori

2 yorum:

  1. Merhaba Sevgili Baki,
    İlgi ile takip ediyoruz. Seninle birlikte bizlerde pedallalıyoruz her bir yazı ve fotoğrafına baktıkça. Muhteşem turunun fotoğraflarıda bir o kadar güzel...

    Ellerine sağlık...

    Sevgiler...

    YanıtlaSil

Bu blog sayfasındaki tüm yazılı ve görsel materyallerin (sponsor ve kardeş site bağlantı logo ve yazıları ile gazete küpürleri hariç) telif hakları Bâki Berk Kayalar' a aittir. Kullanmak istediğiniz görsel ve yazılı materyal için baymineral@gmail.com adresinden Bâki Berk Kayalar' a ulaşabilirsiniz.

Saygılarımla.