Bisiklet turlarimin finansmani icin sanatsal olan fotograflarimin telif haklarini satisa cikarmaya karar verdim. Ilgilenen olursa sayfanin ozel mesaj butonundan veya baymineral@gmail.com adresinden satin almak istedikleri fotograflarin linkleri ve fiyat teklifleriyle birlikte bana ulasabilirler. - Baki Berk Kayalar

24 Ekim 2012 Çarşamba

B4 V2 Türkiye Turu 2. Anlatımı: 20-21.05.2012

4. gün: Sabah Aizanoi Antik Kenti' nde dolanıyorum. Giriş ücreti yok, ama Dünya' nın muhtemelen ilk borsası olduğu için paraya tapanların Kabe' si olarak kesinlikle görülmesi gereken, pek tanınmayan önemli bir antik kent. Çavdarhisar' ın kuzeybatı mahalleleri Aizanoi ile birleşik bir durumda. Arnavut kaldırımlardan oluşan sokaklarda gezinirken turun ilk teknik aksaklığı doğup, arka tekerlek milimin somunları gevşiyor. Hemen ardından da gidonumdaki kameranın bağlantı parçası kırılıyor. Bölgede dolanırken yerli bir gezinti grubu ortaya çıkıyor. Beni turist sandıklarından bana bulaşmıyorlar.

Simav' a doğru arka yollardan ilerlemeye başlıyorum. Bir köpek bana bir süre eşlik ediyor. Örencik' te resmi kahvaltı molam. Çay ikramı da alıyorum. Hava genelde kapalı ve serin. Tatlı eğimlerle dolu keyifli bir yol. Karbasan Köyü kavşağından itibaren yokuş başlıyor ve kara bulutlar etrafımı sarıyor. Bir yıldırım tarafından çarpılmamak için yer arıyorum, ama bulabildiğim yer orman kenarı. Bisikletimi yolun kenarına park edip yere çömelerek havanın sakinleşmesini bekliyorum. Biraz yağmur var, ama çok değil.

Karbasan Köyü yolunda yağış altında, çamurlu yolda birde çoban köpekleriyle uğraşıyorum. Neyse ki sahipleri orada. Akabinde iniş eğrisi başlıyor ama inişin zevkini almak mümkün değil. Asfalt çalışması yapılırken yola taşlı tesviye malzemesi dökmeleri gerekirken akıllı karayolcular oraya direkt olarak orman toprağı dökmüşler ve malzemeyi sıkıştırmamışlar. Yolun girişinde de uyarı levhası filan yok tabi. Yağmuru içine mis gibi çeken orman toprağı balçık çamura dönmüş. Yokuş aşağı bile bisikletimi ittirmekte zorlanıyorum. Buradan araba asla geçemez diye söylendiğim anlarda bir Renault 19, rallideymiş gibi yanımdan hızla geçince bu eski model arabaları köylerde neden tercih ettiklerini daha iyi anladım. Karbasan Köyü yolu bana karabasanları bastırdı. Köye güçlükle vardıktan sonra bir itfaiye hortumuyla bisikletimin fren ve zincir bölgesini biraz temizliyorum. Birisi bana çay ısmarlıyor. Genel olarak çocuklar aşırı ilgili davranıyorlar ama bu çamurlu ıslak güne kilometre saatimin sıfırlanması da eklendiği için sinirlerim çok bozuk. Köyden çıkmadan önce yaptığım son bir duruşta çocuklar etrafımı yine sarmaya çalışınca sinirli halimi dışa vurmamak için kendimi köyün dışına atıyorum. İniş eğrisiyle Hisarcık' a vardım. Hisarcık bana pek güvenli gelmedi ve yola devam ettim. Hamamköy yakınlarında iki köpek bebesi bana bir süre eşlik etti. Hamamköy' de alışveriş yapıp Sefaköy' e vardım ve orada arkasından kaynar su deresinin geçtiği bir çardağın altına çadırımı kurdum.

58.82 > 389.30 klm. 13.15 km/h ortalama, 40.1 km/h maksimum hız.

Fotoğraflar:

Scottino, Çavdarhisar Merkez Camisi' nde benimle birlikte kaldı.


Çavdarhisar.


Çavdarhisar' ın kenar mahallelerindeki tarihi kalıntılar.





Bölgedeki köylerde, köylülerin ineklerinden sağdıkları fazla sütler bunun gibi araçlarla toplanıp tanınmış süt ürünleri markalarına ait daha büyük süt tankerlerine aktarılıyor, ondan sonra da büyük süt işleme fabrikalarına gönderilip büyükşehirlerdeki sofralara süt ürünleri olarak ulaşıyor.



Go Pro' mun bağlantı aparatı durup dururken kırılıyor. Neyse ki makine düşmeden zamanında davranıyorum.



Hemen arkasından arka tekerin mili gevşiyor. Güne teknik aksaklıklarla başladım. :)


Aizanoi bölgesi.








Bu dostumuz bana bir kaç kilometre eşlik ediyor.


Annesi ortaya çıkıp tepeme biner diye korktuğum için bu Kangal bebesini uzaktan seviyorum.





Bu dost bana refakat ediyor.



Örencik kasabası.


Nefis lokum.



Aydıncık.


Çerte' den sonra.


Karbasan yoluna girdim. Elektrik ve yağmur yüklü bulutlar yolumu kesiyor.



Çevrede altına sığınacak herhangi bir şey olmadığı için ormanın yanında duruyorum. Eşyalarımı torbalayıp, kafama bir poşet geçiriyorum. Bisikletimin yanına oturup bir süre bekliyorum.


Poşetman.


Toprak yola merhaba. Yağış çok şiddetli değil. Çarpılmak için müsait bir yer olmasına rağmen biraz riske giriyorum. Bu satırları yazdığıma göre bana çok şükür herhangi bir yıldırım isabet etmiyor.


Rakım yaklaşık 1508 metre.




Turun en zor anlarından birisi başlıyor. Yolu tesviye etmek için, yola taşlı malzeme yerine toprak döken akıllı herifleri defalarca kez saygıyla!!! anıyorum.


Manzara çok güzel, ama zeminin bataklığından o keyfi yaşayamıyorum.




Çamura resmen bulandım. Pedal üstünde gitmek bazı yerlerde resmen imkansız.






Bu Renault 19, benim yürüme hızında bisikleti iterek bile zor ilerlettiğim yolda patinajın "p" sini bile çekmeden, benle dalga geçercesine ralli aracı gibi gidiyor.


Yolun düzgün gibi göründüğüne bakmayın. Bu zemin üstünde bisikletle tıkanmadan geçmek çok zor.


Karbasan Köyü. Yolda karbasanlar görüyorum adeta.








Karbasan yolu bana karabasanlar gördürdükten sonra köy merkezinde itfaiye hortumunu ele alıp zincir ve fren aksamlarının kaba çamurunu temizliyorum.




Karbasan-Dereköy yolunun da batak olduğu söylendiği için o riske hiç girmeyip rotadan çıkıyor ve Hisarcık' a doğru gidiyorum.



Hisarcık.


Hamamköy yakınlarında bir anda ortaya çıkan iki bebe bana eşliğe başlıyor.







Çok şirinler.



Hamamköy.


Sefaköy girişindeki kaplıca tesisleri.


Sefaköy' de öğrendiğime göre çeşmelerden bile sıcak su akıyormuş. Normal su akmıyormuş. İnsanlar içme sularını sıcak suları soğutarak elde ediyorlarmış. Burası gerçekten ilginç bir köy. Sıcak sular her yerde akıyor.


Ben de bir çardağın altına kuruldum. Çadırımı hava kararmadan kurdum. Yemek yerken iki genç benle sohbete geliyor.


Hava bu gece yağmurlu. Tepeme çökmüş bir bulut kütlesi var. Çardak altında olduğum için bulutun ve yağmurun varlığı beni bağlamıyor.



5. gün; Sefaköy ile Simav Çitgöl Kaplıcaları arasında geçti. Çok erken olmayan bir saatte yola çıkıp halkın "demir boku" adını verdiği taşları bir arazide bir süre araştırdım, ama bir şey bulamadım. Çok güzel manzaralar eşliğinde Şenköy' e ilerliyorum. Virajlı ve bazı kesimleri dik bir güzergah. Trafik yok gibi bir şey. Hisarcık-Simav arasındaki bölgede kurt olabileceği söyleniyor. Bu yüzden bölgede gece bisikletle seyahat etmemekte fayda var. Bu güzergah paragraf gibi hızlı geçmiyor. Fotoğraf çekmekten zor gidiyorum. Şenköy' e sanırım 10 kilometre kala toprak yola giriyorum. Bir yerde yakın bir yerde kurulacağı iddia edilen gölet için kil aradığını iddia eden bir grup MTA çalışanı var. Gayet odunsu olduklarından jeoloji hobim olmasına rağmen MTA çalışanlarından ayrılıyorum.

Simav' da volkanik kökenli olabilecek deprem fırtınasının merkez üslerinden birisi olan Şenköy' de iyi karşılanıyorum. Orada bana az kalsın köy odasını açacaklardı. Ama saat kurulmak için erken. O kadar çok deprem oluyormuş ki, artık hissetmiyorlarmış. Şenköy depremleri, bu turun Simav uzatmasının temel sebebiydi. Bu yüzden köyde bolca fotoğraf çekip zafer havasına giriyorum. Köyün çıkışındaki rampa oldukça dik, ama iniş şeklinde. Simav' a yaklaşık 10 kilometre kala anayola kavuşup ilçeye rahatça giriyorum. İlçe merkezinde kargo şubesi ararken sıcakkanlı Simav halkı bana çay ısmarlamak için adeta yarışıyor. Daha bisikletimi durdurmadan bir sürü çay daveti geliyor. Kargoyu gönderdikten sonra çay davetlerinin hepsine katılıyorum. Bu gece buralarda kalmam lazım. Burada iki ayrı kaplıca bölgesi var. Birisi Eynel, diğeri Çitgöl. İlçeden ayrılıp Eynel' e doğru yöneldim. Fakat alışveriş yaptığım bir bakkal kardeşim Eynel' in uygun olmadığını, Çitgöl' e gitmem gerektiğini söyleyince Çitgöl Kaplıcaları' na yöneliyorum. Bakkalın o dediğinin doğru olduğunu eylül ayında Simav' a tekrar gidip yol üzerindeki Eynel' de kalmaya çalışınca öğrenmiştim. Eynel Kaplıcaları' nda kamp yapmak istediğimde "belediye izin vermiyor" diye beni sallayıp atıyorlarken, Çitgöl Kaplıcaları' nda insanların pek gözleri önünde olmadıkça kalmama tereddütsüz izin veriyorlar.

Çitgöl Kaplıcaları' na tahmin edeceğiniz üzere sorunsuzca yerleştim. Hazır gelmişken hamama girdim. Hayatımda sanırım ilk kez hamama girdim. Güzeldi. Bahçedeki sıcak kaplıca suyuyla çamaşırlarımı yıkadım ve çok harika oldu. Bir çardağa kurulup çamaşırlarımı asıyorum ve mışıl mışıl uyuyorum.

51.38 > 440.68 klm. 12.5 km/h ortalama, 41.8 km/h maksimum hız.

Fotoğraflar:

Kamp yerim. Hemen arkasında kaynar su kanalı var.



Su gerçekten çok sıcak. Arıtılsa çay yapılır. Ayaklarımı bu suda en fazla bir kaç saniye tutabiliyorum.



Sefaköy' den ayrılırken.




Halifeler Köyü.


Köyün ilkokulunda 23 Nisan kutlamaları sanırım hava koşulları sebebiyle yapılamamış. Çocuklar yöresel kıyafetlerini giymişler. Benim burada olduğumu öğrenen öğretmen (erkek olan) beni okula götürüp fotoğraf çektiriyor. Hepsi çok şirin maşallah.





Halifeler Köyü' ne sevgi ve selamlar.


2100 rakımlı Şaphane Dağı.


Alınören Köyü' nde daha önceden belgesellerde gördüğüm bok böceği ile tanışıyorum. Kendisi çok meşgul. Kendinden çok daha büyük bir dışkı parçasını yuvarlaya yuvarlaya yuvasına götürüyor.


Rampa uzun ve dik olsa da trafik çok seyrek ve manzaralar doyurucu. Bu yüzden yokuş fazla sıkmıyor.





Kızılçukur yakınlarında tanıştığım sağlık memuru.


Kızılçukur Köyü.


Manzaralar.









Çok güzel ve ıssız bir yörede keyif içinde ilerlerken tadımı kaçıran bu manzara ile karşılaşıyorum. MTA' ya (Maden Teknik Arama) bağlı bir grup çalışan, yakınlarda yapılacağı iddia edilen gölet için kil arıyorlarmış.

Ben: Maden mi arıyorsunuz?
Madenci: Gölet için kil arıyoruz.
Ben: Kil neticede bir maden türü değil mi?
Madenci: ............

Bu MTA ekibi oldukça ukela, soğuk ve terbiyesizce davranışlar sergilediklerinden oradan hemen uzaklaşıyorum.

Mesleklerini sevmedikleri çok belli. Ülkemizdeki kıytırık eğitim sistemi yüzünden yanlış mesleği seçenlerden sadece bir kaçı. Ben de pek sevmememe rağmen fotoğrafçı oldum. Asıl mesleğim jeoloji olmalıydı.

Dağlık ve bakir kalmış bu coğrafyanın hunlarca deşilmesi benim sinirlerimi salladı.




Neyse.. Şenköy' e doğru devam.





Simav-Şenköy' de imece usulü çeşme yapımı.


Simav depremlerinin merkez üslerinden Şenköy. Bu depremlerin volkanik kökenli olduğundan şüphelendiğimden buraya geldim. Yolumu sırf Şenköy' ü görmek için yüzlerce kilometre uzattım. Bu yazıyı okuyan Şenköylüler varsa onlara çok selam olsun.





Şenköy' den sonra dik bir iniş var.


Google' daki fotoğraflardan tanıdığım, yol kenarındaki minik bir baraj.








Çitgöl Kaplıcaları' nda.






----------------------------------------------------- Bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların telif hakları aksi belirtilmedikçe Baki Berk Kayalar' a aittir. Maddi amaç güden çalışmalarda izin almadan kullanılması telif hakları yasasına göre suçtur. Maddi amaç gütmeyen kullanımlarda ise kaynak belirtilerek yayınlanması önemle rica olunur. Aksi takdirde bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Öneri ve destekleriniz için baymineral@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.

3 yorum:

  1. Güzel akıcı bir anlatım.Teşekkürler Berk seninle gezdim adeta...O çeşmeden akan sıcak suları ilk kez duydum.Sayende bilmediğimiz pek çok şeyi öğreniyoruz.ben de geleceğim seninle bir dahaki sefere...Harika yerler..

    YanıtlaSil
  2. Berk kardeşim keşke simava inmeden gölcük yaylasının önünden geçmişsin görmeni isterdim...

    YanıtlaSil

Bu blog sayfasındaki tüm yazılı ve görsel materyallerin (sponsor ve kardeş site bağlantı logo ve yazıları ile gazete küpürleri hariç) telif hakları Bâki Berk Kayalar' a aittir. Kullanmak istediğiniz görsel ve yazılı materyal için baymineral@gmail.com adresinden Bâki Berk Kayalar' a ulaşabilirsiniz.

Saygılarımla.