25. Gün: 15.08.2010 Pazar
Saat 03.50' de, aynı odayı paylaştığım Türk bayanlarla uyanıyorum. Zorlu bir gün olacak. Ortalığın aydınlanmasına daha saatler var. Odada bana eşlik eden bir kaç eşyamı alıp hemen aşağıya iniyorum. Normalde 7 gecelik hostel paramı ödemiştim acemilik edip. En az bir geceyi orada geçirmeyeceğim için 20 Avromu resepsiyondan bir şekilde geri alıyorum. O sıralarda bayanlarla bir daha başka bir yerde karşılaşmak ümidiyle vedalaşıyor ve hemen bisikletimin son hazırlıklarını tamamlıyor ve kendimi karanlık ve sakin Roma caddelerine bırakıyorum.
Scotty ve Bıcır.. Süpriz Perugia yoluna çıkmak üzereler. Yola çıkış saati 04.45
Bu turda sık sık olduğu gibi kırmızı ışıklara yakalanmaya başlıyorum. Trafik bu saatte çok nadir işlemesine rağmen yanıp sönen sarı modda olmadıkları için durmak zorunda kalıyorum. İzmit' teki sinyalizasyonlar geceleri yanıp sönen sarı ışık modunda oluyor genelde. Ama Roma' da öyle değildi. Prensip icabı tüm kırmızılarda durmam gerekiyordu, ama bu saatte tehlikeli olabileceğini hissetmeye başladım. Huyunu suyunu bilmediğim bir şehirde kırmızı ışıkta tek başıma beklemek, olası saldırgan tiplere hedef olmamı kolaylaştırabilirdi. Bu yüzden dikkatli geçmek kaydıyla hiç bir ışıkta durmamaya ve mümkünse gün ağırana, Roma yerleşim alanlarından çıkana kadar durmadan gitmeye karar veriyorum. Erken kalkan yol alır :)
Roma merkezinde Rieti yolunu kolayca buldum. O konuda şanslıyım. Via Salaria' dayım.Karanlık yolda durmak yok modunda ilerlerken kimi yerlerde fahişe olduğundan şüphelendiğim bazı bayanlar bana laf atıyor. Güvenlik riski açısından durmamaya çalışmanın faydasını görüyorum sanırım. Tiber Nehri boyunda ilerlerken sabah çiyinin ıslattığı yol, çok parlamış. Karanlık yolda Karşıdan gelen araçların farları, asfalttan da yansıma yaparak bana resmen geçici körlük yaratıyor. Tehlikeli bir durum.
Burası sanırım Piana Bella di Montelibretti İstasyonu. Günün ilk molalarımdan birisi. saat 06.14. Burada bir bölgesel trenle karşılaşıyor ve makinistiyle selamlaşıyorum. Makinistin cevap olarak verdiği kornalı selam, sabah kahvesi içmişim gibi beni ayıltıyor ve mutlu ediyor. :)
Via Salaria' da yani SS4 numaralı karayolundayım. Bu yolla birlikteliğim Rieti' ye kadar devam edecek. Uzun ama hafif eğimli bir yokuş çıkıyorum. Fazla zorlamıyor. Manzarası bol.
Bu fotoğraflardaki yerleşim Nerola kasabası. Uzaktan ne kadar güzel görünüyor.
Piyangodan çıkmış gibi olan süpriz etabın tadını çıkartıyorum. Yeni yapılmış bir yol. Bol bol viyadük var. Yol bisikleti için ideal. Yokuş çıktığınızı pek anlamıyorsunuz.
Geçtiğim viyadüklerden birisi.
Başka bir viyadük üstündeyim. İtalyanlar gidişli gelişli normal yollarını otoyol standardına benzer standartta yapmış. Türkiye' de neredeee böyle yollar.............
Bu aralar biraz iniyor ve tekrar çıkmaya başlıyorum. Burası birazcık daha dik sanki. Burada yemek ve tuvalet molam oluyor.
Ornaro Köyü, yoldan bu şekilde görünüyor. Köyü ziyaret edecek vakit yok. Bu etap yetişmem gereken bir uçak olduğundan tamamen ulaşım amaçlı.
İkinci yokuş, tırmanılmaya devam ediyor.
İkinci yokuşun ardından 40-45 km/hler arası hızlarla indiğim tatlı bir iniş oluyor. İniş sırasında yolun sağında bir benzinlik görüyorum. İnişi bölmek istemezdim ama bu zamana kadar pek bir şey yemedim. Bir şeyler tüketmem lazım. Saat 10.00. Yaklaşık 60 kilometre yol yaptım buraya kadar. Benzinci kardeşimiz beni çok sıcak karşılıyor. Benimle çat pat İngilizcesiyle anlaşmaya çalışıyor. Az ilerideki tünelden söz ediyor. Bende 800 metre civarı olduğunu tahmin ettiğimden "önemli değil ya" filan diyorum. Boşaltım, tıkıngaç, su takviyesinin ardından yola tekrar çıkıyorum. Yaklaşık yarım saat oyalanıyorum burada.
Benzinciden çıkıp ilk virajı döndükten sonra tünelle karşılaşıyorum. Yolun bir tarafı Rieti yönüne doğru tünelsiz olarak ayrılıyor. Ben tabiki tünelden geçmek istiyorum. Tünele yaklaştığım anda tünelin giriş levhasında "4.5 km" diye yazdığını okuyunca şoka uğruyorum. 800 metrelik bir tane bekliyordum halbuki. Hayatımda o güne dek herhangi bir taşıtla geçtiğim en uzun tünel oluyor. Perugia dönüşünde trenle çok daha uzun tünellerden geçince bu tünel rekorum bir gün sonra egale oldu :) Bu 4.5 kilometrelik tünel kamera kontrolü olmasına rağmen bir kişi bile "hop kardeşim burada bisikletle ne işin var" diye çıkagelmedi. Tüneli yaklaşık 10 dakikada geçtikten sonra değişik duygulara bürünmüş halde tünel çıkışı molamı veriyorum. SS4 numaralı karayolu gidişli gelişli olmasına rağmen, sadece o tüneli iki gidiş, iki dönüş olmak üzere ikiz tünelli bölünmüş yol şeklinde yapmışlar. İlerleyen yıllar SS4' ü otoyola çevirirler belki. Ama inşallah öyle bir şey olmaz :)
Tünel çıkışı fotoğrafları.
Rieti' ye hiç girmiyorum. Tünelden geçmek bana 5 kilometre civarı yol tasarrufu sağladı. Terni yolundayım. Bu yol da pek güzel. Rieti' nin azıcık kuzeybatısında Güneş enerjisi santrali kurulmuş. Hoşuma gidiyor.
Kısa bir tünel. Günün ikinci tüneli.
Şu an yaklaşık olarak İtalya' nın en ortasındayım. Güzel bir vadi. Hava güzel. Rüzgâr mualafeti yok.
İleride bir tünel daha var. Haritaya göre o da uzun görünüyor.
Tünel girişine vardım. Okuyacağınız üzere 2116 metrelik. Ehhh.. Fena değilmiş.
Çok şükür bu tüneli de sorun yaşamadan aşıyorum.
Marmore' ye yaklaşırken batıdaki zirveler çok güzel görünüyor. Fotoğraftaki lokasyonun en yüksek noktası 1060 metreymiş.
Bu vadinin yeşili beni büyülüyor.
Marmore kasabasına geldim.
Burada bir kafeye oturuyorum. Şansıma internet olanağı var. Yaklaşık yarım saat internet keyfi yapıyorum. Sütlü duble kahveli kahve de çabası. Bana yardımcı olan kafa görevlisi arkadaşlarıma teşekkürler ederim.
Marmore' de ilerlerken "Cascata delle Marmore" (Marmore Şelâleleri) tabelasını görüyor ve bu güzergahın 2010 İtalya Bisiklet Turu (Giro d'Italia) ' da koşulduğunu hatırlıyorum. Hayalim olmayan bir hayalim daha gerçek oluyor. Bu yol bir kaç kilometrelik hafif sert bir inişle Terni' ye çıkıyor. Yarışçılar bu inişin çıkışını yapıp Marmore Şelâleleri' nin yanından geçmişlerdi. Fakat güzergah üzerinde olmadığından şelâleyi göremiyorum :(
İnişe başlarken eski bir tünele benzeyen bir yapı var. Eski bir demiryolu tüneline benziyor. Ama emin olamadım.
Terni bölgesine yukarılardan bakış. Bu manzaralar inişte sıkça mola vermeme sebebiyet veriyor. Bu iniş sırasında farkında olmadan Lazio-Umbria bölgesi sınırından geçmiş bulunuyorum.
Yeni yapılmakta olan bir çift şeritli yol. Yukarıdan hoş görünüyor.
Bir manzara fotoğrafı daha.
Terni' ye sorunsuz iniyorum. Burada biraz yolumu şaşırıyorum. Aslında kaybolmuyorum, ama kaybolmayım diye birilerine yol soruyorum. Şehrin kenarına indikten sonra ayrı ayrı iki kişinin yardımı sayesinde Spoleto yoluna ulaşıyorum. Nefis bir vadi yolu daha. Bu sefer çıkışlı. Çıkışın eğimi başlarda az, sonlarda fazla. Çok yorulmuyorum, ama sıkıcı oluyor. Hava sıcak biraz. Yolun başlarında bir restorana girip ihtiyacımı gideriyorum. Sonrasında rampayı tırmanmaya başlıyorum.
Burası olsa olsa Strettura Köyü' dür.
Karnım acıkınca mola yeri arıyor ve mola yeri olarak rüzgârlı olması bakımından bir viyadüğü tercih ediyorum. Bir kutu ton balığı ve bir kaç bir şey daha mideme uğurlanıyor. Araçlar geçerken viyadüğün sallanması beni biraz ürkütüyor ama olsun. Korkulukların alçak olması da yükseklik korkumu azdırıyor. Ne yapalım.
Yokuşun son kısmı. Ha gayret.
Fotoğrafta pek belli olmasada yolun sağında bir restoran var. Oraya girip ihtiyaç gideriyor ve suluklarımı doldurtuyorum. İtalya genelinde şişe su para ile satılmasına rağmen bir kafede çeşmeden su doldurtmak istediğimde hiç seslerini çıkarmadan su dolduruyorlar sağ olsunlar. Buradaki suyun tadı fena değil. Burada zaman geçiren müşteriler bana şaşkın şaşkın bakıyorlardı sanırım.
Restoranın hemen çıkışında kısacık bir tünel var. Sonrası iniş.
Burası meğerki bir geçitmiş.
Spoleto kentine çoğu iniş olan 10 kilometrelik mesafenin ardından varıyorum. Durmak yok tabiki. Saat 15.31
Spoleto' dan görüntüler.
Spoleto geçişinde 800 metrelik bir tünel bekliyordum. 490 metrelik çıkınca üzüldüm :)
Spoleto çıkışında beni bir süpriz bekliyordu. Güncel ve doğru dürüst haritalara sahip olmadığımdan otoyolun Spoleto' da başladığından haberim yoktu. Otoyola girmemek için elimden geleni yaptım. Normalde açık olması gereken normal yol, fotoğraftan görüleceği üzere ileride kapalı görünüyordu. Beende Allah büyük diyip parasız olan ama otoyol diye geçen bölünmüş yola giriverdim mecburen.
Yaklaşık 125 metrelik bir otoyol tüneli geçtim. Sonrasında bir dinlenme tesisine girdim. İki şişe sporcu içeceği aldım. Bunlar bana ilaç gibi geldi. Otoyola iyikide girmişim, yoksa bugün günlerden pazar olduğundan çoğu yer kapalı. Bunları içmeseydim halim duman olurdu. Ne olur ne olmaz diye ilk çıkıştan çıkmaya karar verdim.
Burası sanırım Trevi kenti.
Yolları bilmediğim için, elimdeki yetersiz haritaya güvenerek yol almaya çalışıyorum. Bir bisiklet yolu görüyorum, ama nereye çıktığını bilmediğimden araç yolunda devam ediyorum. Bir amcaaya soruyorum. Bir yol gösteriyor. Oraya devam edince bisiklet yolu tekrar karşıma çıkıyor. Bisiklet yoluna giriyorum. İtalya' da gördüğüm az sayısdaki şehir dışı bisiklet yolundan birisi. Bisiklet yolunun sonuna kadar devam ediyorum. Yaklaşık 20 kilometre. Kanal boyunda ilerleyen bir bisiklet yolu bu. 160 kilometre mesafe sınırını burada aşıyorum.
Bir süre sonra adını şu an hatırlayamadığım ama haritada görünen bir kasabaya varıyorum. Yol sormak için bir arabayı durduruyorum, arkasında bekleyen diğer araçlar ise kornalı taciz etme moduna geçiyorlar. GPS ve/veya düzgün bir harita olmadan böyle ara yollarda ilerlemek gerçekten can sıkıcı. Sonrasında daha geniş bir yola ulaşıp Perugia levhalarını görmeye başlıyorum.
Bu fotoğraftaki kenti Perugia zannediyor ve "çok şükür geldim galiba" diyordum. fakat sonra anlayacaktım ki burası Assisi kenti imiş.
Perugia tabelalarına güvenmek zorundayım.
Güvendiğim Perugia tabelaları bana kötü bir süpriz hazırlıyormuş meğerki. Yolun sonuna gelince otoyolun yanına ulaştım. Motorlu bir bayana otoyol dışından Perugia' ya gideceğim bir güzergahı sordum, fakat "bilmiyorum" dedi. Hava alacakaranlık kuşağına girmeye hazırlandığından "Allah büyük" diyip otoyola girmek zorunda kaldım. Yaklaşık 15 kilometre boyunca otoyolda ilerledim. Pazar günü olduğu için bir yerlere giden araç sahipleri muhtemelen dönüş yolunda olduklarından trafik fazla ama çok hızlı akmıyordu. Emniyet şeridi yer yer daralsa da genelde 1 metre civarıydı. Trafik yoğunluğundan canları sıkılan pek çok sürücü bana korna çalıyordu. Tabi o kornalar benim de canımı sıkıyordu. Gün içinde 200 kilometre pedal çevirmişim ve gereksiz kornalar beni ister istemez üzüyordu. Otoyoldayken haritaya hiç bakmıyordum. Nerede olduğumu pek kestiremiyordum.
Bu fotoğrafı çektiğim noktada otoyoldan çıkmak üzereyim diye sanıyordum, ama öyle değilmiş. Perugia-Siena otoyolunun girişiymiş. Burada sağa, yani Perugia yönüne devam ediyorum.
Fakat otoyoldan çıkış levhasını bir türlü göremiyorum. Üstelik yokuş başlıyor ve üstelik bir tünel var. Tünelin girişine yakın bir noktada ufak bir park alanı var. Burada soluklanıyorum.
Tünel 560 metre uzunluğundaydı. Kısa bir tünel sayılır, fakat yokuş yukarı. Yokuş dik olmamasına rağmen günün yorgunluğ sebebiyle çetin geçiyor. Tünellerden pek çekinmem, ama bu tünel yokuş yukarı olduğundan ve trafik fazla olduğundan can sıkıyor. 6-7 km/h hızla tırmanırken araçlar korna çalıyor ve sinirlerim bozuluyor: "ya bir kerecikte çalmasanız ne olur ki" diye söyleniyorum. Tüneli ağır ağır tırmanırken sağımda bir fare görüyorum. Hemde canlı. Farelerden korkmama rağmen şu anki ruh halim korkmama izin vermiyor. Neyseki tünelin çıkışındaki sapakta Perugia şehir merkezi levhası görüyor ve otoyolu terk edebiliyorum.
Bu da geride bıraktığım kavşak.
Yol boyunca nerede olduğumu sık sık Perugia' da beni bekleyen Çağrı Sağlam Abime haber veriyorum. Bugün Perugia' ya varıp varamayacağım kesin değildi. Uzun bir mesafe ve bisiklet ve romörk dahil toplamda 70 kilo civarı ağırlığı kas gücümle ilerletiyorum. Yol fazla inişli çıkışlı olmamasına rağmen, yinede kolay bir şey değil.
Perugia sapağından itibaren, merakla beklediğim Perugia rampası başlıyor. Perugia tepede kurulu çünkü. Bir kaç kilometrelik tatlı ama uğraştırıcı bir yokuş içime işleyecek. Perugia bu fotoğrafta görünüyor çok şükür.
Kilometre saatim Perugia otoyol sapağında 205 kilometreyi gösteriyor. 200. kilometre anını fotoğraflayamadım, çünkü otoyoldaydım. Gereksiz yere duruş yapıp tehlikeli bir pozisyona düşmek istemedim.
Sonunda vardım. Benim için bir zafer. Normal bir saatte Perugia' ya varabildim. Ne mutlu bana.
Bir sür daha tırmandıktan sonra şehre giriyorum. Perugia' ya vardığım ve kalacak yerim belli olduğu (Çağrı Sağlam Abimin evi) için rahat davranıyorum.
Birisine yol soruyorum; fakat sorduğum kişi Türk çıkıyor. Çağrı Abi' ye olabilecek en yakın noktaya gelmeye çalışıyorum ve günün son süprizi olarak 500 küsür metrelik bir şehir içi tünelinden geçiyorum ve beklemeye başlıyorum. Bir süre bekledikten sonra Çağrı Abi arayıp tünelin öteki yakasına geçmemi rica ediyor. Tünelden bir daha geçip Çağrı Abi ile buluşuyorum.
Evine varıyoruz ve İzmit' e benimle birlikte gelecek eşyaları aldıktan sonra Scotty ve Bıcır' ı 15 gece kalacakları garaja yerleştiriyorum ve onlarla vedalaşıyorum. Duş, yemek v.s. nin ardından biraz yürüyüşe çıkıyoruz. Gelmeyi planlamadığım bu güzel İtalyan şehrine şans eseri gelmişim ve tadını çıkartmak istiyorum.
Perugia büyük bir kent değil. Ama çok güzel. Umbria bölgesinin başkenti. Çok yokuşlu. Bisiklete uygun bir şehir değil. Nitekim burada çok az bisikletçi görecektim.
Burası Perugia' nın en büyük meydanlarından birisi. Adını hatırlamıyorum. Gençler içki içiyorlar. Ama sakinlik hakim.
Daha sonra manzaralı bir kafeye gidip bir şeyler içiyoruz. İlerilerde havai fişek atıyorlar. "Gelişimi kutluyorlar galiba :P" diye söylenmeden edemiyorum.
Bedenim yorgun, ama çok yorgun değil yinede. Bu kadar kilometre bana pek fazla gelmedi sanırım. Bugün muhteşem bir gündü. Pek çok bakımdan. Bana satış yaparak, sözünden cayarak bisikletimin sorumluluğunu almaktan vazgeçen o güvenilmez Romalı takılan Türk "tikki" bayana teşekkür bile borcum var.
15.08.2010 Pazar
Güzergah: Roma-Rieti-Terni-Perugia
211 klm. / 1885 klm toplam.
19.0 km/h ortalama. 50.1 km/h maksimum.
Seyir süresi: 11.03.11 saat. (molalar hariç)
7592 kalori
-
26. Gün: 16.08.2010 Pazartesi
Sabah dinlenmiş olarak normal bir saatte uyanıp Çağrı Abi ile vedalaşıyorum. Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır. Scotty ve Bıcır' a da son kez bakıp bir büyük şişe su aldıktan sonra belediye otobüsüyle gara iniyorum. Sorunsuzca biletimi alıyor ve peronda bekleyen Roma trenine yöneliyorum.
Trenimin başında güzeller güzeli E 464.467 numaralı lokomotif var. İtalya' da metro trenleri ve tramvaylar haricinde bindiğim ilk tren.
2. sınıf vagonlarından birine kuruluyorum.
Yolculuk sorunsuz başlıyor ve öyle devam ediyor. Yoldan manzaralar.
Trenim Orte kentinden sonra hızlı tren hattına çıkarak saatte 160 kilometre ortalamayla gitmeye başlıyor. Karada gittiğim en yüksek hız. Nefis bir duygu. Hızı GPS'im ile takip ediyorum.
Roma girişinde hızlı trenlerden birini yukarıdan görüyorum.
Roma Termini Garı' nda inip, 2 gece daha kalacağım hostele yeniden yerleşiyorum. Bu sefer 6 kişilik odaya yerleştirilmişim. Olsun. Duş, v.s. yemek falan filan derken gün sona eriyor.
16.08.2010 Pazartesi
Güzergah: Perugia-Roma (trenle)
0 klm. / 1885 klm toplam.
0 km/h ortalama. 0 km/h maksimum.
Seyir süresi: 00.00.00 saat. (molalar hariç)
-
27. Gün: 17.08.2010 Salı
Bugün 17 Ağustos 1999 felaketinin yıldönümü. Anma eylemini içten içe yapıyor ve bu büyük felakette kaybettiğimiz değerleri ve halkımızı saygıyla anıyorum.
Hava güneşli ve harika. Çok sıcak değil. İdeal gezinti havası. Keyfim yerinde. Uçağım yarın, zaman sıkıntım yok. Bana kötülük edip yok yere seyahat çıkartan bayan sayesinde hem nefis bir günübirlik bisiklet turu yaptım, hemde bonus olarak çok daha güzel bir havada Roma şehir turu yapma olanağı yakaladım.
Şehir turuma Termini' den başlayıp Piazza della Repubblica' ya (meydanına) yöneliyorum.
Piazza della Repubblica
Via Nazionale boyunca yürüyorum. Bu güzel bina da ilgimi çekiyor.
Muhteşem bir kent. Her köşesinde güzel ayrıntılar saklı.
Palazzo dei Conservatori' ye çıkıyorum. Burası tarihi bir sürü yapıyla dolu.
Daha sonra Via del Corso boyunca yürümeye başlıyorum. Bu caddede tarihi bir binaya kurulu bir alışveriş merkezinde geziyorum. Özellikle bir kitapçıda dakikalarca kalıyorum.
Caddenin bir noktasında bu afiş çok ilgimi çekiyor.
O bölgede başka bir tarihi yapı.
Piazza di Spagna' ya vardım. Türklerin bildiği adıyla İspanyol Merdivenleri. Turist kalabalığı rahatsızlık verici olmasına rağmen bende bir turist olduğumdan fazla şikayet etmemem lazım. 5 sene öncesinden beri değişen bir şey olmamış. Köşedeki kestaneci hâlâ duruyor.
5 yıl önceki gelişimde yine aynı noktada bulunan kestaneci. İlk gelişimde fotoğraf çektirmek istemediği için bu seferkinde de aynı cevabı alırım diye uzaktan fotoğrafladım.
Fontana di Trevi' ye doğru yürümeye başladım.
Burası Piazza Mignanelli olmalı.
Kısa bir yürüyüşün ardından Fontana di Trevi' ye, Türkiye' de bilinen adıyla Aşıklar Çeşmesi' ne ulaşıyorum. Yıllar boyunca burası da hiç değişmemiş. Genel olarak değiştiği rahatça anlaşılan bir şey varsa, o da İngilizce bilen İtalyanların sayısının artmasıdır.
Fontana di Trevi' den sonra bir hızlı yemek restoranına gidip karnımı doyuruyorum ve turuma devam ediyorum.
Buralardan itibaren tam olarak nerede olduğumu şu an itibariyle hatırlamıyorum. Açık bir bisiklet mağazası bulma gayretindeydim, ama bulduğum bir tanesi kapalı çıkınca vazgeçip, Colesseo' ya (Kolezyum' a) gitmeye karar verecektim.
Hiç geçmediğim bir tünel.
Roma' da alışkın olmadığım bir görüntü. Büyük bir çınar ağacı var. Fotoğraflamadan edemiyorum.
Biraz fazla açılınca Colesseo' ya toplu taşıma sistemiyle gitmem gerekti. Önce bir belediye otobüsüne, sonra da metroya binip Colesseo' ya varıyorum. Etrafında biraz dolaşıp fotoğraf çekiyorum. İlgi alanım tarihi binaları gezmek olmadığından onları dışarıdan görmek bana şimdilik yetiyor.
Yürüyüşe devam.
Muhtemelen Via Cavour üzerinden Termini' ye geri ulaşıyorum. Burada güzeller güzeli bir hızlı tren var.
Termini Gar binasının dışarıdan görünümü.
Yorgun ama mutlu bir biçimde hostele dönüyorum. Geceyi ikisi İngiliz, biri Rus üç bayan ve bir erkekle aynı odada geçiriyorum.
17.08.2010 Salı
Güzergah: Roma
0 klm. / 1885 klm toplam.
0 km/h ortalama. 0 km/h maksimum.
Seyir süresi: 00.00.00 saat. (molalar hariç)
-
28. Gün: 18.08.2010 Çarşamba
Heyecanla güneşli bir güne uyanıyorum. Hostelden ayrılırken hostelin yetkilisi benden kalmadığım gecenin 20 Avroluk ücretini zorla alıyor. Lanet ve haram olsun o para ona. Roma' da Hostel Andrew' e gitmeden önce iki kere düşünün. Suratsız, güvenilmez tipişkoların işlettiği daraltı verici bir ortam.
Yanımda Scotty' nin heybesi ve dolu bir sırt çantam var. Scotty' e İtalya' dan taşınması kolay yeni bir bagaj alacağımdan eskisini geri götürmem lazım.
Termini' ye hemen varıyor ve kuyruğa girip Fiumicino Havalimanı' na gidecek trenim için biletimi alıyorum. Yaklaşık 30 kilometrelik mesafe için Leonardo Ekspresi' ne 14 Avro vermek bana biraz ağır geliyor ama yapacak pek fazla şeyim yok. En rahatı tren.
Fiumicino Havalimanı trenlerinin kalktığı peron 400 metre uzakta. Ağır çantalarımla o mesafeyi yürümek çok uzun geliyor.
Bekleşen yolcuların raylara attıkları sigara izmaritlerinin fazlalığı ilgi çekici görünüyor.
Binmem gereken tren geldi.
Yaklaşık 10 dakika sonra hareket ettik. Roma Termini-Fiumicino Havalimanı istasyonu arasından yol manzaraları. Trenin havalimanına kadar duruşu yok. En fazla 90 km/h ile gidiyor.
Fiumicino Havalimanı istasyonu. Buraya Orte yönünden bölgesel trenler de işliyor. Fiyatı daha uygun, ama Termini' den geçmiyor ve hemen hemen her durakta duruyor. :(
PC 610 sefer sayılı uçağa bineceğim.
Check in işlemlerimi yaptırıyorum. Fazla eşyam olmadığından, hepsi benle birlikte uçağın kabinine gelecek. Şansıma cam kenarı çıkıyor. Yanlız başıma yaptığım ilk uçak yolculuğu olacağından heyecanlı sayılırım.
Saatler geçti ve uçağa binmek için esas kapıdan geçip beni uçağa götürecek pist otobüsüne bindim. İlk binen Ben olduğumdan otobüs boş görünüyor, ama dakikalar içerisinde dolacak.
Uçağa bindim. Aileme kavuşacağım anı sabırsızlıkla bekliyorum.
Uçağım hareket etti. Konumumuzu ve hızımızı ve dış rüzgâr hızını gösteren ekranlar açılıyor.
Uçak kalkıp seyir irtifasına ulaştıktan sonra fotoğraf çekimine izin veriliyor. Manzara doyumsuz. Bu fotoğrafta Appeninlerin en yüksek dağı olan Gran Sasso d'Italia' yı görüyoruz. En yüksek noktası 2912 metre.
İtalya semalarındayken bir bulut, gölgesiyle birlikte ilginç bir poz veriyor.
Uçağın altında tarlalar. Yükseklik korkumu nedense uçaktayken hissetmiyorum. Oldukça rahatım çok şükür.
Gargano Yarımadası' nın kuzeyindeki Varano Gölü (Lago di Varano)
Gargano Yarımadası.
Bu fotoğrafları çekerken aynı anda hem İtalya anakarasını, hemde Adriyatik Denizi' nin karşı kıyılarını görebiliyordum. Fotoğraflarda bu ne derece belli oluyor bilmiyorum.
Adriyatik' te bir gemi.
Arnavutluk semalarına ulaştık.
Rotamız İtalya' dan sonra Arnavutluk-Yunanistan üzerinden geçiyor. Bu manzaralara doyum olmuyor.
Bu yolculukta gördüğüm ilk pofuduk bulutlar.
İtalya rûyasının 1. bölümü İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı' nda son buluyor. İniş ve yolculuk sorunsuz geçiyor ve annem ve babamla kucaklaşıyorum. Tabi aklım benden kuş uçuşu 2500 kilometre civarı uzaklıkta olan Scotty ve Bıcır' da kalıyor. Sabiha Gökçen Havalimanı' dan otomobil yolculuğuyla İzmit' e varıyoruz. İnsan bir kaç saat önce neredeydi, şimdi nerede. Şaşırıyorsunuz. Uçakla yolculuk etmek insana kültür şoku yaşatıyor.
Babam beni çok özlediğim Türk yemeklerini yedirmek için bir restorana götürüyor. Ramazan günü. İftar yapmış oluyorum oruç tutmamama rağmen.
Önce bu çifte porsiyon iç pilavı;
Sonrada bu güzeller güzeli İskender kebabı süpürüyorum.
Bu satırları Catania' dan yazarken bu ince belli bardaktaki çayı da özlemle anıyorum.
Roma-Perugia yolunu bir günde bisikletle geçmiş olduğumu anlattığım bu yazıyı fotoğraf eklemeleri dahil 8 saat içerisinde bitirmiş olmak bana mutluluk verdi. Herhalde o turun ruhu yazılarına da yansımış olacak ki bir gün içinde bu bölümü tamamlayabildim.
İzmit' e vardıktan sonra beni zorlu bir vize süreci bekliyordu. Vize başvurumu hemen yapıp, en kısa zamanda almam ve 28 Ağustos' taki uçağa yetişmem ve Perugia' ya geri dönmem gerekiyordu. Devamı bir sonraki bölümde.
Mutlu kalın.
18.08.2010 Çarşamba
Güzergah: Roma -İstanbul (uçakla)- İzmit (otomobille)
0 klm. / 1885 klm toplam.
0 km/h ortalama. 0 km/h maksimum.
Seyir süresi: 00.00.00 saat. (molalar hariç)
----------------------------------------------------- Bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların telif hakları aksi belirtilmedikçe Baki Berk Kayalar' a aittir. Maddi amaç güden çalışmalarda izin almadan kullanılması telif hakları yasasına göre suçtur. Maddi amaç gütmeyen kullanımlarda ise kaynak belirtilerek yayınlanması önemle rica olunur. Öneri ve destekleriniz için baymineral@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder