Erkencikten kalkıyorum. Fakat hostel görevlilerine önceden erken kalkacağımı söylememe rağmen söylediğim gibi 07.00' de onları ayakta bulamıyorum. Bir otel, hostel yada arkadaş yanında kalmanın dezavantajlarından birisini yaşıyorum. Zamanında uyanmama, hazır olmama rağmen üçüncül kişiler yüzünden hareket edemiyorum.
Eşyalarım hazır. Onları toparlayıp hostel kapısının yanına yığıyorum.
Scotty yola hazır.
Hazır fırsat varken son kez internete gireyim diyorum. Tabiki Etna' ya bakıyorum.
Hostelin içinde volta atacak duruma gelmişken genç bir arkadaş çıkageliyor. Sanırım burada çalışıyormuş. Tam anlamadım. Ama ödemeyi alıyor ve makbuzu kesiyor. Akabinde eşyalarımı bir kaç kat yukarıdan aşağıya indirmek ve onları yüklü bir uzun bisiklete çevirme eylemi başlıyor. Turun kendisi bu kadar yormaz. O bir kaç kat yukarıya yüklü bisiklet parçalarını asansörsüz çıkartıp indirmek. Ama arada bir katlanılıyor işte :(
Yola çıkmaya hazırım ama ufak bir sorun çıkıyor. Bıcır' ın bayrak çubuğuna dokunduğumda çıtırdıyor. Bayrak direğinin kırılması beni şaşırtıyor. Bunun üzerine küçük bir operasyon yapıp kırılan noktadan çakıyla direği tamamen kesiyor ve direği kısaltıyo ve yerine oturtuyorum. Bayrak direği çok çok önemli bir güvenlik unsuru. Özellikle sıkışık trafikte Bıcır' ın üstüne diğer araçların çıkmasını engelliyor.
Yola çıktım. Bu meydanda fotoğraf molası.
Napoli Centrale Garı' nda yeni bir mola veriyorum.Bu molam esnasında garda dolaşan elektrikli polis aracındaki polislere selam veriyorum ve "no foto" diyorlar. Acaba kendilerini mi fotoğraflamamı istemediler, yoksa genel olarak garda fotoğraf çekmemi mi istemediler anlamadım.
Napoli Centrale' den sonra yola resmen çıkıyor ve bir süre Napoli trafiğine maruz kalıyorum. Trafik bir yerde benim bile geçemeyeceğim kadar çok sıkışıyor ve katiyen kıpırdayamıyorum. Sonrasında program dahilinde yer alan Pietrarsa Demiryolu Müzesi' ni gezmek için yola dönebiliyorum. Hava kapalı ve yağmur atıştırmaya başladı. Can sıkıcı bir hava.
Pietrarsa müzesini kolayca buluyorum, hemzemin geçitten geçip müzeye giriyorum. Bu sırada yağmur iyice hızlanmaya başlamıştı. Biletimi alıp (5-6 Avro birşeydi.) müzeye geçiyorum. Görevliler sağ olsunlar bisikletimi müzeye geçici olarak kabul ettiler ıslanmasın diye :)
Müzelik bisiklet ve tarihi bir lokomotif :P
Pietrarsa Demiryolu Müzesi' nden görüntüler.
Bu lokomotife bayıldım. 200 km/h yapabiliyormuş. Takma adı Tartaruga (kaplumbağa) imiş.
Demiryolu manyağı olduğumdan bu müzede ister istemez kendimden geçtim. Dünya' nın en tehlikeli yanardağlarından olan Vezüv' ün yanıbaşında olan Pietrarsa Demiryolu Müzesine umarım olası bir püskürmede bir şey olmaz. İçeriğinde çok değerli demiryolu araçları ve ekipmanları yer alıyor.
Yola tekrar çıkıyorum. Yağmur dindi ve zemin çok ıslak değil. Hoşça kal Pietrarsa. Bu yöre güzel sayılacak alçak katlı binalarla dolu olsada 15-20 kilometre boyunca geniş parkeli sarsıcı dar, yoğun trafikli bir şehir içi yolunun olması beni epey yordu. Başka bir seçeneğim maalesef yoktu. Asfalt tekrar başlayınca çok rahatladım.
Pompei' ye yaklaşırken yol kenarındaki bir ağaçta bu iri çiçekleri görüyorum. Bir tanesini annecim için alıyor ve ajandamın arasına koyuyorum. Şu an İzmit' teki evimde camlı bir sehpanın camının altında güvenle duruyor. Uzun bir süreci sağ salim atlatıp evime ulaşmayı başardı. Nereden nereye..
79 yılında Vezüv' ün haritadan sildiği Pompei kentine vardım. Burada tarihi Pompei kentini değil, Pompei istasyonunu ziyaret edeceğim. Kısıtlı tur bütçesiyle hareket ederken tarihi bir kent ziyaretine 15-20 Avro' luk bilet ücretini veremem.
Pompei İstasyonu.
Bu yörede o kadar çok kasaba ve yol varki nerede olduğumu tam bilmiyorum. En azından bu satırları yazarken hatırlayamıyorum. Ama bu ve altındaki fotoğraf Pagani' den olabilir.
Bu fotoğraflar kesinlikle Pagani' den olmalı.
Buralarda hafifçe yükseliyorum. Tatlı bir yokuşu tırmanıyorum. Yokuşun biraz sertleştiği bir noktada mola verdiğim sırada yanımdaki bahçeden Pitbull tarzı bir köpek bana çıkışmak istiyor ama aramızda tel örgüler var. Neden bilmiyorum ama bu kesimden geçerken Vezüv' ün hiç fotoğrafını çekmemişim. Bina yoğunluğundan fark edemedim. :( Yine bu yörede bir benzinlikte ihtiyaç gidermek için durdum. Tuvalet çok pisti. Arızalı bir amca vardı. Habire söyleniyordu. Kendi kendine küfür ediyor olabilir. Nitekim halen İtalyanca küfürleri pek bilmiyorum. Gerek yok. Genel olarak küfür eden birisine gülümsemek ve teşekkür etmek daha hoş bir davranış bence. En azından siz o küfredene küfür yerine kibar bir söz söylerseniz edeceğiniz karşı küfürden daha etkili bir laf haline gelebilir. İşte o zaman bir kelime ile adamı pataklamış gibi yaparsınız :)
Salerno' ya doğru ağır ağır ilerliyorum.
Salerno' ya yaklaşırken yol çok güzelleşiyor. Yolun kalanında bu kadar yoğun ve kalabalık yerleşimlerden geçmeyeceğim. Tepeler yanıma yaklaşıyor. Çıkışın yerini dik bir iniş ve muhteşem manzaralar almaya başlıyor.
Buralarda yavaş gidip tarihi demiryolu köprüsünden tren geçmesini bekliyorum ama geçmiyor. Sonradan anlıyorum ki burası eski demiryolu hattıymış. Halen kullanılıyor, ama genelde bölgesel tren kullanımı için. Belki bazı yük trenleri de buraya giriyordur. Hattın paralelinde azıcık doğuda Salerno' ya direkt olarak inen uzun bir demiryolu tüneli var. Ekspresler o yolu kullanıyor.
Cava dei Tirreni kasabasından görüntüler. Buralarda yokuşun dik olduğu bir noktan 40-45 km/h' ler ile süzülürken yolun sağından çıkmak isteyen bir araç sürücüsü önüme çıkmak isteyince ürküyorum. Tam yüklü olduğumdan bisikletimin duruş mesafesi çok uzuyor.
Meşhur Amalfi sahillerine uzaktan bakıyorum. Burası İtalya' nın en güzel yerlerinden birisi.
Eski demiryolu hattı kıvrıla kıvrıla iniyor.
Vietri sul Mare' nin yukarısından görüntüler. Farkında olmadan bayağı bir tırmanmışım.
Vietri sul Mare, Salerno' nun hemen yanında. Görülen o ki burası Salerno Limanı işlevini yerine getiriyor.
İnişin bir kısmı yüksek bir viyadükle yapılıyor. Korkutucu bir yükseklik ve inanılmaz bir manzara var.
Salerno' ya iniş videom.
Az önce üzerinden geçtiğim viyadük kavşak. İtalyan mühendisliğine hayran kaldım. Türkiye' de böyle acayip yol çözümlerinin yapılma olasılığı çok düşük. Nitekim ülkemizde en gerekli yerlere bile tünel açılmıyor.
Salerno' da eski bir demiryolu hattının görüntüsü. Sanırım bu liman hattı.
Salerno Garı. Burada bazı adamlar bana soru soruyorlardı. Bu mevsimde yüklü bisikletçi görmek onları sanırım şaşırttı.
Garın yakınlarında bir marketten alışverişimi yapıp, haritadan kalacak yer beğeniyorum. Pontecagnano kasabasının istasyonunda kalmaya çalışacağım.
Salerno sahili ve uzakta bir gün mutlaka gitmeyi arzuladığım Amalfi sahilleri.
Salerno sahil yolunda ilerleyip demiryoluna paralel güzergahı kullanarak şehirden çıkmaya çalışıyorum. Bir grup bayan bana gülüyor.
Pontacagnano' ya yaklaşırken Fuorni civarında bir benzincide mola veriyorum. Benzincinin dengesiz, hiperaktif bir köpeği var. Yerinde durmuyor. Çok heyecanlı.
Yol burada traşlanmış. Kabus gibi bir zemin. Ama açıkcası tertemiz asfaltlarda sarsıntısız uzun kilometreler boyunca ilerledikten sonra arada bir bozuk zemin iyi geliyor.
Pontecagnano kasabasına vardım ve istasyonu rahatça buldum. Her şey planladığım gibi işliyor çok şükür. Burada kalacağım.
Gün batarken karnımı doyuruyorum.
Pontecagnano tren trafiği konusunda bayağı aktif. Orada bulunduğum süre boyunca trenler gelip geçiyor.. Transit geçen trenler 150 km/h civarı ile geçiyor ve istasyon olduğu gibi sallanıyor. Kısa süreli fırtınalar kopuyor. Cam şişeler trenlerin arkasında sürükleniyor. İnanılmaz bir şey. Tren sever olarak büyüleniyorum.
19.10.2010 Salı
Napoli-Pontecagnano
74.37 klm - 3388 klm toplam.
15.8 km/h ortalama, 40.1 km/h maksimum hız.
04.40.40 saat (molalar hariç seyir süresi)
2447 kalori
-
20.10.2010 Çarşamba (Siena-Catania 8. gün)
Geceyi istasyonun bekleme odasında uyku tulumunda geçirdim. Uyumaya çalışırken evsiz takılan bir bayan benle aynı bekleme salonuna geldi. Allah kimseyi o bayanın düştüğü duruma getirmesin. Bu bayan sanırım uzun süre yıkanmamış olsa gerek, içinde yattığım 15-20 metrekarelik bekleme salonunu çok kötü kokutuyordu (lütfen ama lütfen bu kokutmak sözcüğümü yargılamak ve aşağılamak olarak algılamayın).Kadın ayakkabılarını çıkartınca ortalık daha bir fenalaşıyordu. Amanın dayanılmaz bir geceydi. Neyseki telepatik mesajlarımı almış olsa gerek bir süre sonra ayakkabılarını giydi ve koku nispeten azaldı. Bir ara suyumu istedi. Ama zaten suyum çok fazla yoktu. Suyumu ona verseydim ben susuz kalacaktım.
Evsiz bayana ve başıma üşüşen bir sineğe daha fazla dayanamayarak 05.15 gibi yola koyuluyorum.
Pontecagnano' daki döşeğim :)
Potenza' ya giden dizel raybüs.
Yola sabah karanlığında çıktım. Dün fazla yol yapamadım. Bugün daha çok yol gitmem gerek. Battipaglia' yı karanlıkta geçtim. Sakin ve karanlık yolların tadını çıkardım. 15-20 kilometre gittikten sonra bir kafede kahve içtim ve kruvasan yedim. Sonrasında ortalık aydınlanmaya başladı.
Başka bir mola.
Gün hafif inişli çıkışlı yolda başlasa da aslında zorlu geçecek. Etkili rampaların olduğu dağlık bir güzergahtan geçmem gerekli. Agropoli kasabasına hiç girmeden tırmanmaya başlıyorum. Yolun girişinde bu yola bisiklet giremezinde yazdığı otoyola giriş levhasına benzer bir tabela vardı. Tabelayı takmadım tabi.
Agropoli çıkışında eski ve yeni demiryolu viyadükleri.
Tırmanış başladı. Çok dik değil. Ağır ağır çıkıyorum.
Bu yol çok tünelli. Normal gidiş geliş yol olmasına rağmen bisikletçilere bu yüzden yasak. Günün ilk tüneli olan 1000 küsür metrelik tünelin başına geldiğimde bir karayolu görevlisi haddi olmadığı yere yolumu kesip benim tünelden geçmeme izin vermedi. Yok polis çağırırım filan. Sanki dünyanın en uzun tüneliymiş gibi. Beni dağlık yola sokmaya kararlıydı. Nitekim kibar kalmaya çalışmama rağmen haddi olmadan beni dağlık yola sokan karayolcudan kurtulamayarak kendimi çok daha etkili ve sürekli bir yokuşu tırmanırken buluyorum. Çok sinirleniyorum ve o sinirle neredeyse hiç durmadan yokuşu bitiriyor ve yokuşun sonunda bol virajlı tehlikeli bir parkurdan iniyorum ve karayolcunun beni attığı yola geri dönmeye uğraş veriyorum.
Eski demiryolu tüneli ve ilerlediğim yol.
Denizden bayağı uzaklaştım. Hoş manzaralar var. Sinrimi geçirmeye çalışıyorum. Fasana köyü yakınlarında atıldığım yolun yanında (bana göre karşısında) bir benzinlik görüyorum ve bulunduğum arayoldan bir altgeçitten geçerek benzinciye ulaşıyorum. Bir süre orada dinlenip ihtiyaç gideriyor, cevizli sucuk yiyorum ve hemen yola çıkıyorum. Artık beni kolay kolay hiç kimse bu yoldan çıkartamaz düşüncesindeyim.
İkinci bir dik yokuş döngüsü daha var. Yokuşun etkili olmaya başladığı yere kadar pek çok uzun viyadük ve çoğu aç kapa cinsten olan bir sürü kısa tünelden geçiyorum.
Kısa bir tünelin öncesinde benle aynı yöne giden bir jandarma arabası beni durduruyor. "Bu yoldan geçemezsin, çok tehlikeli, bu yoldan çıkman gerekli" diyip duruyorlardı. Nitekim kararlıyım. "Önümdeki tüneller zincirinin varlığından haberdarım ve yüküm var, Catania' ya gidiyorum, Türkiye' den geldim, güvenlik önlemlerimi aldım (güvenlik yeleğimi ve flaşörlerimi göstererek)" diyince jandarmalar geri adım atıyorlar. Çok kibar ve iyi niyetli çıktılar. Onlara teşekkür ediyorum. Söz konusu bu kısa tünelden sonra asfalt çalışması yapan karayolu işçileri yine çıkmaya başlıyor. Vallo della Lucania yakınlarındaki kavşağa yaklaşırken söz konusu karayolu ekiplerinden birisinin bazı elemanları bana bu yoldan çıkmam gerektiğini ikaz ediyorlar ama takmıyorum. Yola devam. Önümde 1300 metre civarı uzunluğu olan bir tünel olduğunu biliyorum.
Bu nispeten uzun tünele yaklaşırken bir sürü kısa tünel ve sayısız viyadükten geçiyorum. Bazı viyadükler yükseklik korkumu azdıracak kadar yüksek. Bu arada pek çok araç bana korna çalarak bu yoldan çıkmam gerektiğini söylüyorlar. Tabiki takmıyorum. Ne tacizli yolmuş ha. Burası yerine dağlık, virajlı ve dik eğimli yolu kullansam çok daha fazla tehlike yaşayabileceğim.
1300 küsür metrelikten bir önceki tünel. Buraya gelene kadar söz konusu ikinci yokuş beni biraz zorladı. Eğim fazla değildi ama çok yüklü olduğumdan zorlanmam normal.
Merakla beklediğim o nispeten uzun tünele geliyorum ve hiç durmadan giriyorum. Bu kadar tacizi bu tünel için çektim. Tünel çok uzun olmamasına rağmen gerçekten korku tüneli gibiydi. Yokuş aşağı bir tünel, rüzgâr arkadan esiyor ve tünelin içinde beni resmen ittiriyor, üstelik aydınlatma sağlıklı değil. Aydınlatılmış bir yerden, bir anda aydınlatılmamış bir nokta başlıyor ve resmen kör gibi oluyorsunuz. Kör karanlığın içine bir dalış. İyikide tünelin ucu görünüyor ve nereye gittiğimi görüyorum. Tünel biraz daha uzun ve virajlı olsaydı o zaman ne olurdu bilmem :) Tünelin yaklaşık yarısından itibaren bir karayolu meleği, pardon bir otomobil sürücüsü arkama gelip dörtlülerini yakıyor ve ben tünelden çıkana kadar güvenliğimi sağlıyor. Allah razı olsun o melek insandan. Tünelden çıktıktan sonra selamlaşıyoruz.
İşte gerçek korku tünelinin çıkışı. Rieti yakınlarında geçtiği 4500 metrelik tünelde bu kadar korkmamıştım. Yinede etkili ve sürekli, bol virajlı ve tehlikeli dağ yolundan kurtulduğuma seviniyorum. Bence bu tünelden geçmeye değer.
Tünelden hemen sonra yolun karşısındaki benzinciye giriyorum. Bunlar da melek çıkıyor. Özellikle de bayanlar. Su depom lezzetli bir suyla dolduruluyor. Aynı zamanda bayanlar içeriden yiyecek ne varsa getirip elime tutuşturuyorlar. Bayanların bu ikramları Catania' ya kadar bana ek besin olarak yetecekti. Allah bu meleklerden de razı olsun. İtalyan sıcaklığını ve misafirperverliğini en iyi şekilde sergilediklerini düşünüyorum.
Yolun eğlenceli bir kısmı başladı. Önümde bugünlük uzun tünel kalmadığı için yolun kalanında bu yoldan çıkartılma ihtimalim çok düşük. Bu yüzden 1300 küsürlük tünelden sonra çok rahatlıyorum. Bu kesimde uzun ve yüksek viyadükler ve kısa tüneller peşi sıra geliyor. Bu yolu Astaldi firması yapmış. Astaldi firmasının emeklerine sağlık, çok güzel olmuş.
Geçtiğim bir viyadük. Bu kesim iniş ağırlıklı. Yol gördüğünüz üzere geniş ve trafik yoğun değil. Fakat bu yol yerleşim yerlerine uğramadığından bisikletçiler için yiyecek sıkıntısı olabilir.
Bir önceki fotoğrafı çektiğim yerin gidiş yönünde kısacık bir tünel var. Zevkle geçiyorum.
Manzaralar muhteşem.
Az önce geçtiğim viyadükler.
Birazdan geçeceğim viyadükler. Bu viyadüklerden sonra üçüncü bir çıkış beni bekliyor.
İniş çok dik değil, ama uzun. Rüzgâr arkadan estiğinden kontrolsüz hızlanmalar yaşayabilirim. Bu yüzden sık sık fren yapıyorum. Rotorlar aşırı ısınmasın diye arada sırada mola vermek durumunda kalıyorum.
Calabria bölgesini Kuzey İtalya' ya bağlayan demiryolu ve üzerinde bulunduğum viyadükten çeşitli manzaralar.
Üçüncü yokuş başladı. Geçtiğim viyadükler çok nefis görünüyor.
Tırmanacağım yol.
Uzaklardaki kasabalar.
Söz konusu bu üçüncü yokuş çok uzun ve dik değildi. Bir kaç kilometre civarıydı. Ama günün yorgunluğu sebebiyle bitmek bilmedi. Açıkcası bu çıkışın beni bu kadar yoracağını beklemiyordum. Ama bedenin sbir makine olmadığını unutmamak gerek. Makineler yorulmaz ama beden yorulur.
Mutlu görünğyorum ama bugün yokuşlar beni epey hırpaladı.
Üçüncü yokuşun sonu. Bugünün menüsünde çıkılacak başka rampa kalmadı.
Kısa tünellerle ve viyadüklerle dolu kesintisiz 7.5 kilometrelik inişten sonra deniz seviyesine iniyorum. İnişin sonundaki kavşaktan Policastro Bussentino' ya doğru dönerken kendimi otoyoldan çıkıp, şehir içine girmiş bir araç sürücüsü gibi hissediyorum. Bu iniş biraz hızlı ve molasızdı. Bu inişte en fazla 50.6 km/h yaptım ama istesem 100 km/h' yi bile geçerdim. Ama can benim canım.
Policastro Bussentino' ya girdiğimde zafer havasındayım. Turun en zorlu etaplarından birisini yendiğim için çok mutluyum.
Policastro Bussentino hatıraları.
Bu geceyi Sapri' de geçirmek istiyorum. Sapri' ye çok az bir yolum kaldı ve yeterince zaman var. Bir ara Sapri' nin az ilerisindeki Acquafredda' da kalmayı düşündüm, ama vazgeçtim. İyikide vazgeçmişim, yoksa Acquafredda yolundaki rampa beni günün yorgunluğu üstüne duman ederdi.
Policastro Bussentino sahili. Tiren Denizi ile tekrar karşılaşıyorum. Burada iki turist var. Almanlardı galiba. Merhabalaşıyoruz. Tam bu noktada anneciğimi arayıp denizin sesini dinletiyorum. Binlerce kilometre öteki bir denizin sesini dinlemek ve iyi olduğumu bilmesi O' nu rahatlatmıştır.
Yarın sabah çıkacağım rampalar sahilde incecik bir çizgi halinde.
Deniz manzaralarına devam.
Sapri' ye rahatça varıp bir süpermarketten alışverişimi yapıyorum. İstasyonu bir-iki kişiden yardım alarak buluyor ve yetkili birisinden kalmak için izin alıyorum.
Sapri İstasyonu ve karşılaştığım koca güzel.
İstasyonun güzel bir köşesine oturup keyifle tıkınıyorum.
Sapri' den tren manzaraları.
Sapri İstasyonu' nun bekleme salonunda uyumaya çalışırken adamın biri sürekli ağlıyordu. Bulunduğum yerden saatlerce ayrılmayarak içimi kararttı. Her bir istasyon uykusu ayrı bir hikaye resmen. Bu bekleme salonunda priz vardı ve telefonumu şarj etme şansı yakaladım. Gecenin bir saatinde tipleri hoşuma gitmeyen iki-üç göçmen gelince uykum kaçıverdi. Aklınızda bulunsun, eğer İtalya' da istasyonlarda uyuyacaksanız, güvenlik açısından sadece bölgesel trenlerin durduğu küçük kasaba istasyonlarında kalmanızı öneririm. Açıkcası Sapri' de çok güvende değildim. Acquafredda' da muhtemelen çok daha güvende olurdum.
Sapri İstasyonu' nda gece boyunca otomatik anonsların bıktırıcı olmuş olduğunu da hatırlatayım.
Bu da bir geçiş videosu.
20.10.2010 Salı
Pontecagnano-Sapri
127.90 klm - 3516 klm toplam.
15.9 km/h ortalama, 50.6 km/h maksimum hız.
08.00.02 saat (molalar hariç seyir süresi)
4106 kalori
Hep mutlu kalın.
----------------------------------------------------- Bu blog sayfasında yer alan fotoğrafların telif hakları aksi belirtilmedikçe Baki Berk Kayalar' a aittir. Maddi amaç güden çalışmalarda izin almadan kullanılması telif hakları yasasına göre suçtur. Maddi amaç gütmeyen kullanımlarda ise kaynak belirtilerek yayınlanması önemle rica olunur. Öneri ve destekleriniz için baymineral@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.
Her ne olursa olsun uyarıları dinlemek lazım
YanıtlaSilBlogunun düzeni çok iyi olmuş. Eline sağlık oğlum:)
YanıtlaSil